Bu yazımızda zihnimizden geçen düşüncelerin her zaman gerçek olmadığını ve bize iyi gelmeyen bazı düşüncelerimizi değiştirebileceğimizi akıllardan çok sık geçen 3 düşünce örneğiyle birlikte ele alıyoruz.
- Değerli görülmem ve sürekli başkaları tarafından önemsenmem gerekiyor. Hal böyle olmadığında hem hayatıma hem de hayatımdakilere sinirli ve küskün olmam gayet doğal.
Sürekli beklenti içinde olmak ve hayatın her zaman bizim lehimizde ilerlemesini beklemek zamanla öfke ve hayal kırıklığı hislerine yol açıyor. Dahası beklentilerimizin neden karşılanmadığının sebebini bulmaya çalışırken suçu kendimizde arayabiliyoruz. Bunun yerine, kendi kontrolümüzde gerçekleşen olaylara dair beklentilerimizi eyleme geçirip kontrolümüz dışında gerçekleşen olayları kabullenerek yola devam etmemiz gerekiyor.
- Yalnızca hedeflerime ve hayallerime ulaştığımda mutlu olabilirim.
Bunun yanı sıra, mutluluk ona ulaştığımız andan itibaren aynı seviyede ilerleyen stabil bir ruh hali değil. Yani hedeflerimize ulaştığımızda yaşadığımız sevinç çok da uzun soluklu olmayabilir. Bu sebeple mutluluğun sadece hedeflerimizle bağlantılı olmadığını, gün içinde yaşadığımız birçok anın içinde saklı olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz masallardaki “Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar.” cümlesini masallara bırakıp gerçek hayatta sürekli mutlu olabilmemizin gerçekçi olmadığını da kabullenmeliyiz. Kendimizi “Şu olursa mutlu olurum.”, “Bunu gerçekleştirirsem mutlu hissedebilirim.” gibi cümlelerle kısıtlamaktansa telaşla oradan oraya koştururken es geçtiğimiz mutlulukları fark etmemiz gerekiyor.
İş çıkışında sevdiklerimizle ettiğimiz hoş bir sohbet, izlediğimiz güzel bir film, akşamüstü çıktığımız bir yürüyüş, evimize veya odamıza aldığımız küçük bir obje, halihazırda kurduğumuz bağlar, yeni tanıştığımız insanlar, birlikte atılan kahkahalar veya yorgunluğumuzu alacak bir kahve...
Hedeflerimize giden yolda aslında birçok mutlu anımızın olduğunu, bu anıların fark edilmeyi beklediklerini unutmamamız gerekiyor.
- Yeteri kadar iyi değilim.
Başarısız veya yetersiz olduğumuzu bize söyleyen sesler aslında kaynağını ailemizden, öğretmenlerimizden veya çocukluk dönemindeki arkadaşlarımızdan buluyor. Durup bu ses üzerine düşünmeye zaman ayırdığımızda aslında bu sesin hangi anımızla eşleştiğini ve bizim bunu nasıl içselleştirdiğimizi fark edebiliriz. “Yeteri kadar iyi değilim.” düşüncesi aklımıza geldiğinde bunun yalnızca bir düşünce olduğunu ve gerçek olmadığını kendimize hatırlatmamız gerekiyor.
Düşüncelerin karakterimizi tanımlayabilecek kadar güçlü olmadıklarını unutmamalıyız. Bu ve benzeri düşünceler zihnimize otomatik olarak geldikleri için onları anında fark etmek ve durdurabilmek başlangıçta zor olsa da kendimizi zaman içerisinde bu konuda geliştirebiliriz. Diyelim ki aklına kendisi hakkında olumsuz düşünceler gelen bir arkadaşımız var. Bu arkadaşımız içinde bulunduğu durumu bizimle paylaştığında ona ne derdik? Ona kuracağımız cümleleri, kendimize sesli bir şekilde kurarak kendimizi geliştirebiliriz. İlk aşamada kendimize kurduğumuz cümleler bize inandırıcı gelmese de zamanla bu seslere kulak verip olumsuz düşüncelerimizi azaltmayı öğrenebiliriz. Bir süre sonra baskın gelen olumsuz düşüncelerimizin sesini kısabiliyor ve bunları sağlıklı düşüncelerle değiştirebiliyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz hayatımızı sabote eden düşünce kalıplarının zihnimizde uzun süredir yer ettiklerini ve hepsini bir anda değiştirebilmenin gerçekçi olmadığını hatırlatmak isteriz. Bir yandan da bu yazıyı okuyarak kazandığın farkındalık ve kendine ve çevrene karşı davranışlarında yaptığın değişiklikler sayesinde düşüncelerinin de değişebileceğini, hiçbir düşüncenin senden daha güçlü olmadığını unutma!