Neredeyse her konuda olduğu gibi cinsellikte de zaman zaman farklı şeyler tercih edebiliyor ya da eskiden hoşumuza giden aktivitelerden eskisi kadar zevk almamaya başlayabiliyoruz. Özellikle, uzun süredir devam eden ikili romantik ilişkilerin çoğunda, bir zaman sonra partnerler cinsel istekleriyle ilgili kafa karışıklıkları ya da tercihlerinde değişiklikler yaşayabiliyorlar. Uzun zaman süren tek eşli ilişkilerde, “küçük” hayal kırıklıkları ya da tatminsizlikler aylara ve hatta yıllara yayıldığında etkileri daha büyük olabiliyor. İki tarafı da ilgilendiren bu gibi konularda, isteklerin karşı tarafa nasıl ifade edileceği ya da karşı tarafın nasıl tepkiler vereceği farklılık gösterebiliyor. Bu sebeple hem karşımızdakini kırmamak hem de istediğimiz tatmin seviyesine ulaşmak isterken bunu nasıl yapacağımızı bilemeyebiliyoruz. Çözümü göz ardı etmekte aradığımızda ise kendimizi içimizden geldiği gibi ifade edememiş oluyoruz ve cinsellikten aldığımız haz azalabiliyor.
Cinsellik konusunda anlaşmazlıklar yaşandığında bakılması gereken en önemli meselelerden biri partnerler arası iletişimin kalitesi oluyor. Çünkü iletişimin ve cinselliğin kalitesinin bozulduğu durumlarda, partnerler kendilerini reddedilmiş hissedebiliyorlar. Örneğin, partnerlerden biri cinsel birlikteliği arzularken karşı tarafın aynı isteğe sahip olmaması cinsel reddedilmeye yol açabiliyor. Burada önemli olan partnerlerin bu durumu nasıl konuştukları oluyor. İlişki içerisinde “olumlu davranışlar” ağırlıklı ise reddedilme ile daha kolay bir şekilde başa çıkılabiliyor. Cinsellik talebini reddeden partner endişelerini ve ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde dile getirebiliyorsa reddedilen tarafın durumu anlaması daha kolay olabiliyor. Fakat ilişkide partnerlerin birbirlerine sergiledikleri birçok davranış olumsuz ise reddedilme durumları ilişki memnuniyetinin daha da düşmesine sebep olabiliyor. Çünkü bu tona sahip ilişkilerde reddedilme davranışı, partneri eleştirerek ya da düşmanca bir şekilde paylaşılabiliyor. Bu sebeple karşı taraf kendisiyle ilgili yapılan düşmanca ve sert eleştirilere odaklanırsa sağlıklı olabilecek değişim adımlarını atmakta zorlanabiliyor.
İletişim kalitesinin düşük olmasının sebeplerinden birinin partnerlerden en az birinin güvensiz bağlanma stiline sahip olması olduğu düşünülüyor. Güvensiz bağlanan bireyler, farklı sebeplerden ötürü çocukluklarında sorunlarını ve ihtiyaçlarını dile getirmekte zorlanıyor ya da dile getirdiklerinde bunlara karşılık bulamıyorlar. Hal böyleyken güvensiz bağlanma eğilimi olan kişiler yetişkinliklerinde de sorun ve ihtiyaçlarını açık ve net bir şekilde dile getiremeyebiliyorlar. Bu durum cinsel hayatlarına yansıdığında cinsel isteklerini dile getirmekte de sorun yaşayabiliyorlar. Bu da cinsel tatminsizliğe ve cinsel ilişki kalitesinin düşmesine sebep olabiliyor.
İletişim kalitesinin önemli olmasının bir diğer sebebi ise partnerlerin neyi ne zaman istedikleri konusunda daha iyi anlaşabilmelerini sağlaması. Farklı bir şekilde açıklamamız gerekirse zaman zaman partnerler içten içe istemeseler de bazı cinsel aktivitelere evet diyebiliyorlar. Bu gibi durumlar çoğu zaman partnerler karşı tarafın ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu hissettiğinde ya da karşı tarafı reddedilmiş hissettirmek istemediğinde gerçekleşiyor. Her türlü ilişkide olduğu gibi cinsellikte de zaman zaman fedakarlık yapmanın normal olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu durumun devamlı hale gelmesi ve tek taraflı olması tek bir partnerin üzerinde cinsel bir baskı olduğu anlamına gelebiliyor ki bu da ilişkiyi sağlıksız bir yere sürükleyebiliyor.
Altını çizmek istediğimiz önemli bir nokta ise istenmeyen cinsel ilişki ile zorla, bir tarafın rızası olmadan girilen cinsel ilişki arasındaki ayrım. İstemeden cinsel ilişkiye giren kişiler, ilişkiye girmeden önce rıza gösterseler de ya içten içe bu ilişkiyi sürdürmek istemiyor ya da ilişkiden zevk almıyorlar. Araştırmalar bu durumun çoğunlukla kadınlarda görüldüğünü ve sebebinin ise çoğunlukla partneri hayal kırıklığına uğratmamak ya da partnerin ilgisini korumak olduğunu gösteriyor. Öte yandan, zorla girilen cinsel ilişki, cinsel şiddet olarak adlandırılıyor. Herhangi bir konuda bir tarafın istemediği, istemediğini sözlü olarak ya da beden diliyle ifade ettiği ve buna rağmen maruz kaldığı cinsel eylemler ilişkinin güvenilirliğini temelinden yaralıyor. Bu sebeple cinsel şiddetin farkını özellikle belirtmek istiyoruz.
Özetle, partnerlerin sürekli kendi isteklerinden taviz vermesi ve üzerlerinde hissettikleri cinsel “yük” ya da “baskı” hakkında konuşmaması, cinsel ilişkinin kalitesini ciddi anlamda düşürüyor. Uzun süre üzerine konuşulmayan fedakarlıklar, kişinin üzerinde cinsel bir baskı oluştururken bir süre sonra karşı tarafa “düşmanca” duygular beslenmesine de sebep olabiliyor. Bunun yanı sıra, küçük de olsa istenmeyen cinsel davranışlara göz yummak ilişki kalitesini düşürüyor. Bu sebeple, romantik ilişkilerde partnerlerin cinsel anlamda neleri isteyip istemediklerini açık ve net bir biçimde birbirlerine anlatmaları ilişkileri için çok faydalı oluyor. Bir ilişkinin güven, saygı ve tatmin içerisinde devam edebilmesi için partnerlerinin kendi cinsel sınırlarını belirlemesi ve karşılıklı olarak bunların farkında olunması gerekiyor.