
Evli ve flört dönemindeki çiftlerle yapılan birkaç çalışma, kişilerin bir ilişkide fedakarlık yapma istekleri ne kadar fazlaysa o ilişkide kalma ihtimallerinin de o kadar fazla olduğunu gösteriyor. Partnerleri için fedakarlık yapmaya daha istekli olan kişiler, ilişkide daha fazla yakınlık hissettiklerini belirtiyorlar. Fedakarlık yapma konusunda istekli olmak, kişilerin zaman içerisinde ilişkiyi başarılı bir şekilde sürdürme becerilerini öngörüyor. Bunun yanı sıra partnerin fedakarlık yaptığını düşünmek ona olan güvenin artmasını sağlıyor, bu da kişinin ilişkiye olan bağlılığını artırıyor.
Bağlılık ve fedakarlık arasında nasıl bir ilişki bulunuyor? Bağlılık, ilişki kimliği ve "biz" olma durumu ile ilişkilendiriliyor. İlişki bağlılığı yüksek olan kişiler, bilişsel olarak partnerlerini de kendilerinin bir parçası gibi görme eğiliminde oluyorlar. Bunun sonucunda bağlılık duygusu güçlü olan kişiler - kısa vadede kendi çıkarlarına ters düşse bile - ilişkinin iyiliğine olacak davranışlar sergileme eğiliminde oluyorlar. Bunun yanı sıra ilişkinin devam edeceğini düşünmek, bağlılık duygusunun temellerinden birini oluşturuyor. Araştırmalar, ilişkisinin süreceğini düşünen kişilerin ilişkilerini yatırım yapmaya değer gördüklerini, fedakarlığı da bir çeşit yatırım olarak değerlendirdiklerini gösteriyor.
İlişkiye olan olumlu etkilerinin yanı sıra fedakarlık yapmanın fedakarlıkta bulunan kişi için de belli olumlu yanları olabiliyor. Öncelikle fedakarlık yapmak, kişinin kendisi hakkında sahip olduğu olumlu imajı sürdürmesini kolaylaştırıyor. İlişki düşünüldüğünde bu olumlu imaj, partnerini ve onun isteklerini önemseyen biri olmayı içeriyor diyebiliriz. Kişi fedakarlıkta bulunarak kendisi hakkındaki bu olumlu düşüncelerini doğrulayacak bir davranışta bulunmuş oluyor. Bunun yanı sıra yapılan fedakarlığın partneri iyi hissettirmesi, kişiye de kendisini iyi hissettiriyor. Kişi normalde yapmak istemediği şeyleri partnerini mutlu etme amacıyla yapıyor ve partnerinin mutluluğu ile mutlu oluyor. Fedakarlık yapmanın ilişkiye olan olumlu etkilerini gösteren tüm bu araştırmaların yanı sıra fedakarlığın olumsuz taraflarına dikkat çeken araştırmalar da bulunuyor.
Fedakarlık yapmanın olumsuz etkilerini anlamak isteyen bir araştırma, kişinin yaptığı fedakarlığın kendisine ne kadar zararı olacağını düşündüğünün bu konuda önemli olduğunu vurguluyor. Sonuçlara göre, kişinin yaptığı fedakarlığın kendisine ne kadar zararlı olacağına dair algısı ile ilişki bağlılığı, fedakarlık yapma isteği ve fedakarlıktan duyulan tatmin arasında ters yönlü bir ilişki bulunuyor. Sık sık fedakarlık yapmak zorunda olduğunu düşünen kişiler, yaptıkları fedakarlıkların kendilerine zararlı olduğunu düşünmeye de daha meyilli oluyorlar. Kişi fedakarlık yaptığında kendi isteklerini gerçekleştirme hakkından vazgeçmiş oluyor. Bu durum sürekli olarak ve tek taraflı yaşandığında kişinin farkında olmasa dahi ilişkisini hedeflerine ulaşmasının önündeki engel olarak görebileceği düşünülüyor. Yapılan fedakarlıkların fark edilmiyor ve takdir edilmiyor olması kişiye minnet duyulmadığını hissettirebiliyor. Tek taraflı yapılan fedakarlıklar, ilişkiyi karşılıklı olarak besleyen bir etkileşim olmaktan çıkarıyor ve kişinin kendisini kullanılmış hissetmesine sebep olabiliyor.
Yapılan her fedakarlığın eşit olmadığını da unutmamak gerekiyor. Kimi fedakarlıkların ardından kişi uzun süre geçmeyen kızgınlık ve suçluluk duyguları besleyebiliyor. Duygu düzenleme ve fedakarlık üzerine yapılan bir araştırmaya göre, ev işlerini halletmek, arkadaşlarıyla geçireceği vakitten vazgeçmek gibi günlük fedakarlıklar sırasında duygularını bastıran kişilerin daha fazla olumsuz ve daha az olumlu duygu hissettikleri görülüyor. Fedakarlık yaptıklarında duygularını bastıran kişilerin ilişkilerinde her iki taraf da daha az tatmin olmuş hissediyor ve bu kişiler daha çok çatışma yaşadıklarını belirtiyorlar.
Duyguları bastırmanın uzun vadede ilişki kalitesine zarar verdiği görülüyor. İlişkilerde kendi isteklerinden vazgeçmenin veya duygu ve düşüncelerini bastırmanın olası başka olumsuz etkilerine dikkat çeken çalışmalar da bulunuyor. Ergenlerle ve genç yetişkinlerle yapılan bir araştırma, gerçek düşüncelerini dile getirmemenin depresyon, umutsuzluk ve düşük öz saygı ile ilişkili olduğunu söylüyor. Feminist klinisyen ve teorisyenler, kendi isteklerinden vazgeçme ve partnere uyum sağlama gibi durumların benlik kaybı ile ilişkilendirilebileceğini ve bunun kadınlarda daha çok görülebileceğini vurguluyor. Fakat bu yargıyı tutarlı bir şekilde destekleyen çalışmalar bulunmuyor. Üniversite öğrencilerinin ilişkilerine bakıldığında günlük fedakarlıklarda bir cinsiyet farklılığı görünmüyor veya bir çalışmada kadınların evliliği erkeklerden daha önemli gördükleri bulunsa da erkekler de kadınlar da ilişkinin iyiliği adına en önemli hedeflerinden vazgeçebileceklerini belirtiyorlar.
Genel fedakarlık sıklığına bakıldığında bariz bir fark görülmese de araştırmalar kadınların kariyer, cinsellik ve sağlık gibi belli alanlarda fedakarlık yapmaya daha eğilimli olduklarını doğruluyor. Flört dönemindeki ya da evli çiftlerde erkeklerin neredeyse iki katı kadar kadın, cinsel bir fedakarlıkta bulunduklarını belirtiyor. Bunun yanı sıra genellikle evliliklerde kadının eşine ve varsa çocuklara göre kendi hayatını şekillendirdiğini görüyoruz. Çalışan kadınlar da yine genellikle evin büyük sorumluluğunu üstlenmeye devam ediyorlar. Araştırmaların fedakarlık sıklığı konusunda cinsiyetler arasında kayda değer bir fark bulmamış olmasının bir sebebinin, kadınların partnerleri ve/veya çocukları için yaptıkları şeyleri toplumun atadığı roller doğrultusunda fedakarlık olarak değerlendirmemeleri olabileceği düşünülüyor.
Toparlayacak olursak fedakarlığın ilişkiye iyi gelmesi ve bize iyi hissettirmesi fedakarlığı hangi motivasyonla ve hangi koşullarda yaptığımıza göre değişebiliyor. Sırf partnerle tartışmamak adına fedakarlık yaptığımızda, isteklerinden vazgeçmek zorunda kalan hep biz olduğumuzda, fedakarlık sonucu hissettiğimiz olumsuz duyguları bastırmak zorunda kaldığımızda veya yaptığımız fedakarlıklar takdir görmediğinde fedakarlık yapmak ilişkiye iyi gelmiyor.