İlk aşık olduğumuz dönemde hissettiklerimizi düşününce o yoğun duyguların ve yüksek halin her zaman sürmesini beklemek pek mantıklı değil. Kaldı ki her zaman aynı duyguları aynı yoğunlukta hissetmeye devam etseydik hayatımıza normal bir şekilde devam etmemiz bir hayli güç olurdu. Araştırmacılara göre genellikle 1-3 yıl arasında, ilişkinin başında gördüğümüz tutkulu aşk zamanla azalıyor ve yerini arkadaşça aşka bırakıyor. Bu dönemde birçok çift kendini “Aşkımız bitti mi? Neden eski heyecanımız yok?” gibi sorular sorarken buluyor.


Aşkın farklı tanımları olsa da birçok araştırmacı; romantik aşkın (yoğun ve güçlü duygular, cinsel istek) zaman ilerledikçe azaldığı ve yerini yol arkadaşlığına, en iyi ihtimalle arkadaşça aşka bıraktığı konusunda hemfikir.

Genellikle yoğun romantik aşkın, ilişkinin ilk dönemlerinde görüldüğü ve zamanla azaldığı varsayılıyor. Bazı teorilere göre, evliliklerde veya çocuk doğduktan sonra ilişkide aşkın yeri artık çok az oluyor. Kimileri ise doğru koşullar sağlandığında ilişkinin ilk döneminde görülen o yoğun aşkın ve tutkunun yerini arkadaşça aşka bırakacağını düşünüyor. 2012 yılında yapılan bir araştırma, senelerdir devam eden evliliklerde aşkın olup olmadığını araştırmak için bu konunun uzmanlarına gidiyor, yani 10 sene veya daha uzun süredir evli olan çiftlere!

Bu araştırmaya göre, 10 yıl ve daha uzun bir süredir evli olan kişilerin yüzde 40’ı çok yoğun bir şekilde, yüzde 15’i yoğun bir şekilde partnerlerine hala aşık olduğunu belirtiyor. Üstelik sonuçlar bununla da kalmıyor: 30 yıl ve daha fazla süredir birlikte olan çiftlerin kadınlarda yüzde 40’ı, erkeklerde ise yüzde 35’i hala çok yoğun bir şekilde partnerlerine aşık olduklarını belirtiyor. Hala birbirine güçlü duygular besleyen çiftler olduğunu fark eden araştırmacılar, bunun sebeplerini anlamak istiyorlar. Araştırmaya göre en yoğun aşk, hem güçlü bir romantik çekimin olduğu hem de çiftlerin yeni ve kendilerini zorlayacak ortak faaliyetlere katılmaktan hoşlandıkları ilişkilerde ortaya çıkıyor. Yani, çiftlerin birbirlerine güçlü duygular beslemeleri ve o ilişki içinde geliştiklerini, yeni deneyimlere atıldıklarını hissetmeleri ile ilişkide yoğun duygular beslemeye devam etmeleri arasında bir ilişki bulunuyor.

Bir araştırmaya göre romantik aşk ile ilişkiden memnun olma seviyesi arasında hem kısa süreli hem uzun süreli ilişkilerde güçlü bir ilişki bulunuyor. Bu da gösteriyor ki romantik aşkın varlığı, ilişkilerin hem kurulması hem de sürdürülmesi için önem taşıyor. Yine hem kısa hem uzun süreli ilişkilerde arkadaşça aşk ve ilişki memnuniyeti arasında bir ilişki bulunuyor ancak uzun süreli ilişkilerde bu ilişki biraz daha kuvvetli. Bu sonuç, başarılı uzun süreli ilişkilerde sakin, arkadaşlığa benzer, bağlılığın olduğu bir ilişkinin daha önemli olabileceğini gösteriyor. Birçok çalışma, romantik aşk ile hayattaki genel mutluluk düzeyi, daha yüksek yaşam memnuniyeti ve daha iyi bir fiziksel sağlık arasında ilişki olduğunu gösteriyor. Fakat evlilikle ilişkili sorunlar, (kıskançlık, kontrol, şiddet gibi) ilişkiye aşırı derecede takıntılı olmanın sağlıksız olabileceğini gösteriyor. Bu takıntı hali, kişinin iş hayatında, sosyalleşme konusunda veya aile ilişkilerinde sorunlar yaşaması ile sonuçlanabiliyor. Araştırmalar, uzun süre devam eden ilişkilerde romantik aşkın gelişebileceğini ancak takıntının bu ilişkilerde genellikle bir yeri olmadığını gösteriyor.



İlişkinizdeki Tutkuyu Koruyabilir misiniz?

Tüm bu araştırmalardan yola çıkarak ilişkinizin geleceğine dair fikir sahibi olmak ister misiniz? İşte ilişkideki yoğun duyguların, geçen zamana karşı koyabileceğini gösteren bazı işaretler:

1. Partner hakkında olumlu düşünmek

Partner hakkında olumlu düşüncelere sahip olmak, onun olumsuz taraflarına ve kusurlarına değil, olumlu yönlerine odaklandığımız anlamına geliyor. Bizi rahatsız eden ufak şeyler üzerine sürekli düşünmek, olumsuzlukların gözümüzde daha da büyümesine ve aramızdaki etkileşimin sağlıksız bir hal almasına yol açabiliyor. Mutlu ilişkilerde kişiler, birlikte paylaştıkları olumlu deneyimleri olumsuzlara kıyasla daha çok hatırlıyorlar.

2. Yan yana değilken partner hakkında düşünmek

Gün içinde partneriniz aklınıza geliyor mu? Yoksa birbirinizden ayrıldığınız an birbirinizin zihninden de çıkıyor musunuz? Ne kadar zaman sonra birbirinizi özlemeye, birbiriniz hakkında düşünmeye başlıyorsunuz? Elbette her anı birlikte geçirmek veya ayrı olduğunuz her an birbirinizin özlemiyle yanıp tutuşmak zorunda değilsiniz ama partnerinizin yokluğunu ne kadar fark ettiğiniz hislerinizin yoğunluğuyla ilgili mesaj veriyor olabilir.

3. Yeni ve zorlayıcı aktivitelerden keyif almak

Birlikte zaman geçirmek, ilişkinin iyiliği adına önemli ancak onun kadar önemli bir şey daha var: bu zamanı nasıl geçirdiğimiz! Birlikte yeni ve heyecanlı aktivitelere katılmak, birbirimize duyduğumuz hislerin güçlenmesiyle ilişkilendiriliyor. Rutinlerinizin dışına çıktığınız herhangi bir aktiviteyi birlikte deneyebilir ve bu deneyime birlikte atılmış olmanın yarattığı heyecana kapılabilirsiniz.

4. Birlikte zaman geçirmek

Eğer birini seviyorsanız onunla vakit geçirmek istersiniz. Birlikte yeni deneyimlere atılmak kadar gündelik hayatın içerisinde doğal bir şekilde vakit geçirebilmek de önemli. Ev işlerini yapmak, yemek hazırlamak veya alışverişe gitmek gibi sıradan aktiviteleri birlikte yaparak duygusal bağınızı güçlendirebilirsiniz.

5. Duyguları göstermek

Partnerinize güçlü duygular hissediyor olabilirsiniz fakat onları partnerinize ne kadar gösteriyorsunuz? İlişkide tutkuyu korumak için hissedilen sevgiyi fiziksel yollarla karşı tarafa göstermek önem taşıyor. Sevgiyi gösterebilmek için her zaman coşkulu ve büyük hareketlere gerek yok; sarılmak, ufak bir dokunuş veya bir öpücük bu hissi vermek için yeterli olabiliyor.

6. Partnerde cinsel arzu uyandırmak

Küçük dokunuşlar, yalnızca duygusal bağı güçlendirmekle kalmıyor partnerinize olan cinsel isteğinizin de güçlenmesine yardımcı oluyor. Bu küçük dokunuşların, onları harekete geçirdiğini, vücutlarında bir karıncalanma yarattığını söyleyen kişiler, genellikle ilişkilerinde tutkuyu korumayı başarmış çiftler oluyor.

7. Aktif bir cinsel hayata sahip olmak

Birbirine aşık çiftler, düzenli bir şekilde seks yapmaya daha yatkın oluyorlar. İlişkilerinde en mutlu olan kişiler, hem partnerlerini daha çok seviyor hem de daha sık seks yapıyorlar. Cinsel yakınlık, aşk ve mutluluğun gelişmesinde ve sürdürülmesinde etkili oluyor.

8. Genel olarak mutlu hissetmek

Stres seviyemiz yüksek olduğunda ilişkimizde sorun yaşayabiliyor veya ilişkimizde sorunlar olduğunda stresli hissedebiliyoruz. Hayatlarından memnun olan insanlar, genellikle partnerlerine karşı da güçlü bir sevgi hissediyorlar. Fakat insanlar mutlu oldukları için mi daha yoğun bir sevgi besliyorlar yoksa partnerlerini çok sevdikleri için mi daha mutlular, bunu söylemek biraz güç. Belki de her ikisi de geçerlidir!

9. Birbirinden haberdar olmak istemek

Birbirine karşı güçlü bir sevgi hisseden kişiler, birbirinden haberdar olmak isterler. Bunu hem gün içerisinde neler yaptığını bilmek hem de hayattaki hedeflerini bilmek gibi daha genel anlamda düşünebilirsiniz. Birbirinizin kişisel sınırlarını ihlal etmeden partnerinizin ne yaptığını ve neler planladığını öğrenmek istemeniz onun zihninizin bir köşesini hep meşgul ettiğini gösteriyor.

10. Hayata karşı güçlü bir tutku beslemek

Günlük hayatlarında işlerini aşk ve tutkuyla yapan insanlar, bunu ilişkilerine de yansıtıyor gibi görünüyor. Beynimizin ödül merkezi, günlük hayatımızda bizi heyecanlandıran şeylere (hobilerimiz, işimiz, ilgi alanlarımız) verdiği tepkinin bir benzerini aşık olduğumuzda da veriyor. Bu sebeple hayatımızın bu alanlarında hissettiğimiz tutkuyu güçlendirmek, ilişkimizde de etkisini gösterebilir.