Aşk temalı bir filmi izlemeden önce beklentilerinizin ne olduğunu hiç düşünüyor musunuz? şüphesiz bu beklentilerin oluşmasında o filmin hikayesi ve ait olduğu türün etkisi kaçınılamaz. Ancak yine de, ister dram olsun ister romantik komedi, o tanıdık olduğumuz aşk duygusunu ortaya çıkaran sürprizi merak ediyoruz. Bazen sarsıcı bazen naif bir örtünün altına gizlenen "aşk" duygusu, filmin özelliklerinden bağımsız bir şekilde bizi içine çeksin istiyoruz.
Crazy, Stupid, Love filmi aşkı daha naif bir örtüye gizleyerek izleyicilerine sunuyor. Bu naiflik, karakterlerin karşı karşıya kaldığı çıkmazlarda yaşadıkları olumsuz duyguları kötülüklerden arındırarak izleyiciye göstermesinde gizli. Bir başka deyişle aşk acısı, ayrılık gibi karakterlerimizin acı çektiğini gördüğümüz durumlar onları bir intikam savaşçısına dönüştürmüyor. Aksine aşka yükledikleri anlamları aramaya itiyor. Aslında filmin adından da görülebileceği üzere karakterlerimiz aşkın aptal ve çılgın halleri arasında bocalayarak kendi "aşk"larını bulmaya çalışıyor.
Romantik komedi türünde ancak üstüne yaslandığı klişelerden oyunculukların etkileyiciliği ile sıyrılan bir yapımı izliyoruz. Başroldeki Cal (Steve Carrell) hayatının aşkı olduğunu düşündüğü Emily (Julianne Moore) ile evli bir adam. Hayatında birlikte olduğu tek kadın Emily olan Cal, karısının kendisinden boşanmak istemesini beklemese de bu durumla yüzleşmek zorunda kalır. Cal'ın ideal bir erkek gibi davranmadığını sürekli gördüğümüz sıralarda bir playboy olan Jacob (Ryan Gosling) ile karşılaşmasını izleriz. Aslında klasik bir ayrılık sonrası dönüşüm hikayesi burada başlıyor. Jacob, Cal'a kadınlarla nasıl birlikte olabileceğini öğretmeye başlar. Uzun süren bir sekans "çapkınlık" ve "kadınlarla nasıl konuşulur" dersleri görüyoruz. Sekans klişelere yaslansa da oyunculuklar üzerinden kurulan mizah ve Cal'ın kendini gerçek bir eş gibi görme arzusu senaryoyu taşıyan unsur oluyor.
Cal'ın bu "derslerden" sonra kendisine gelen öz güveni onu bir çözüm olarak başka kadınlarla birlikte olmaya ikna etse de filmde görece daha soğuk ve mesafeli olarak izlediğimiz eşi Emily'i tekrar kazanmaya çalışır. "Gerçek aşkı bulacağınızı bilmeseniz de denemekten asla vazgeçmeyin." gibi bir itki ile hareket eden Cal, izleyiciyi aşkın ne demek olduğunu tekrar düşünmeye davet ediyor.
Aşkın farklı hallerini izlediğimizi söylemiştik. Bu filmde aslında kuşaklar boyu aşkın nasıl algılandığını görüyoruz. Cal'ın dağılan evliliği ve Jacob'ın bir playboy gibi dururken bir barda Hannah'a (Emma Stone) aşık olması bunun bir parçası. Ayrıca "naif" tezimizi destekleyen bazı yan olaylar da mevcut. Biri Cal'ın evinde bebek bakıcısı olarak çalışan ve Cal'a aşık olan Jessica (Analeigh Tipton) ile Jessica'dan dört yaş küçük olup onun ruh eşi olduğuna inanan Cal'ın oğlu Robbie (Jonah Bobo)'nun yaşadıkları. Jessica, okulun havalı kızlarına özenerek Cal'a pek de uygun olmayan sürprizler yapar. Robbie ise bu sürprizlere fark etmeden dahil olur. En başta Cal ile Emily arasında başlayan aşk, bir ağ gibi kendi çevresine yayılır.
Herkesin bir aşk filminden beklentileri birbirinden farklı. Bu beklenti aşka dair inançlarımız, deneyimlerimiz ve korkularımız ile şekilleniyor. Bazen In The Mood For Love'daki gibi saf ve çaresiz bir aşk düşüncesi gibi bazen de Porto'daki gibi tutkuya benziyor. Kişiyi harekete geçiren ve onun karakterini oluşturan da bu tarifi olmayan duygu. Crazy, Stupid, Love, izleyicileri farklı aşk tarifleri arasında bırakırken bunu sürekli olarak karakterlerle empati kurdurarak başarıyor. Bizleri ruh eşi nedir, aşk bedel ödemek midir gibi sorularla beraber bırakırken aynı zamanda sıcak bir hikaye sunuyor.