
Psikolojik problemleri olan kişiler, başkalarıyla iletişim kurduklarında ve sosyal medya üzerinden yapılan olumsuz yorumlarla karşılaştıklarında zorluk çekebiliyorlar. Yapılan araştırmalara göre bu tarz problemler yaşayan bireyler genellikle tüm gruplar içinde kendilerini en çok etiketleyen kişiler olarak sağlık çalışanlarını seçiyorlar. Bu alandaki kaynaklar az sayıda olsa da elde edilen bulgular arasında cezalandırılmış, aşağılanmış veya çocukmuşçasına davranılıyormuş gibi hissetme, tedavi kararlarından dışlanma ve kendi hayatlarından sorumlu olma kapasitesinden yoksun olduğu varsayılma gibi şikayetler yer alıyor. Diğer sorunlar arasında ise hastalık ve tedavi seçenekleri hakkında yeterli bilgiye ulaşamama, başkalarının hastalığa karşı olumsuz tavrıyla karşılaşma ve tedavinin zorunlu olduğu durumlarda tehdit altında hissedilmesi olduğu görülüyor.
Araştırmalar, psikolojik rahatsızlıklar sürecinde kendini etiketlemenin zıttının kişinin kendisini güçlendirmesi olduğunu gösteriyor. Bu iki kutbun bir ucunda, bu rahatsızlıklarıyla ilgili kendi kendilerini etiketleyen ve kötümser beklentilerinden dolayı öz saygıları ağır bir şekilde etkilenen kişiler yer alıyor. Diğer uçta ise yaşadığı psikolojik problemlere rağmen yüksek öz saygıya ve öz güvene sahip olan ve durumlarından dolayı kendilerini suçlamayan kişiler yer alıyor.
Psikolojik rahatsızlıklarla yaşayan birçok kişinin bu semptomları ve yaşam engelleri, çeşitli psikiyatrik ve psikososyal tedavilerle önemli ölçüde iyileştirilebiliyor. Ne yazık ki bu tür bir tedaviden yararlanma olasılığı yüksek olan birçok kişi ya tedaviye asla başlamıyor ya da tedaviyi erken bitirmeyi tercih ediyor. Bu düşük katılım oranı sadece uyum bozuklukları gibi görece tedavisi daha kolay olan rahatsızlıklarda değil; şizofreni gibi hastalıkların yaklaşık üçte birinde de geçerli oluyor.
Etiketlemeyle nasıl baş edebiliriz?
Bütün bunlara dayanarak psikiyatrik bozuklukların önündeki toplumsal etiketlemeleri kaldırmanın bu kişilerin hayatlarını kolaylaştıracağını rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Ön yargıları ve etiketleri önlemek için araştırmacıların önerdiği uygulamalardan en önemlisi eğitim. Yani, mitleri ve yanlış bilgileri, bu rahatsızlıkların doğası ve yaygınlığı hakkındaki doğru kavramlarla değiştirmeye çalışarak toplum bilgisini geliştirmek etiketlemenin önüne geçmek adına önemli bir adım oluyor. Örneğin, psikolojik problemlere yönelik ilk yardım kursları açmak etkili bir eğitim stratejisi olabilir.
Temasa dayalı eğitim de halkın geneli ile psikolojik sıkıntılar yaşayan kişiler arasında bir köprü kurarak kişilerin aktif bir iletişim gerçekleştirmesine yardımcı oluyor.
Bunun yanında fikir savunuculuğu da psikolojik rahatsızlıkları olan kişilerin yasaların sunduğu haklardan ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlamak için tasarlanıyor ve adaletsiz prosedürler için telafi yolları arıyor. Dünya Sağlık Örgütü bu stratejiyi ruh sağlığının önemi konusunda farkındalık yaratmanın ve hükümetlerin ulusal gündeminde olmasını sağlamanın bir yolu olarak tanımlıyor. Bu konuda savunuculuk, farkındalık yaratma, bilginin yayılması, eğitim, öğretim, karşılıklı yardım, danışmanlık, arabuluculuk, savunma ve ihbar dahil olmak üzere çok sayıda teknik kullanılıyor.
Bunlarla birlikte, kişinin kendi kendisini etiketlemesini kontrol altına alması da önemli bir rol oynuyor. Mevcut psikolojik ve psikiyatrik hizmetlerin zaman zaman etiketlemeyi teşvik ettiğini göz önüne aldığımızda bu tarz problemler yaşayan kişilerin tam ve etkili sosyal katılımı teşvik edecek pek çok destekten yoksun kaldıkları görülüyor. Bu nedenle de bu kişileri “hasta” kimliklerinin üstesinden gelmeleri ve yeni kişisel anlamlar ve sosyal roller keşfetmeleri için güçlendiren hizmetlerin teşvik edilmesi gerekiyor.İyi tarafından bakmak gerekirse araştırmacılar, sağlık çalışanlarının kendi ön yargılarının farkına varmalarının bu tarz etiketlemelerin azalmasına yardımcı olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, kişinin kendi kendini etiketlemesi üzerine yapılan araştırmalar da gün geçtikçe artıyor. Bu da bu alandaki etiketlemeyi önleyici stratejilerin uygulamalarının yaygınlaşmasına destek oluyor. Unutmayalım ki toplumda bir arada sağlıklı ve huzurlu yaşayabilmek ve iyi ilişkiler kurabilmek, birbirimize destek sağlamaktan geçiyor.