
Psikolog Mary Ainsworth yaptığı çalışma ile bağlanma davranışlarını ilk kez laboratuvar ortamında gözlemliyor ve onların sınıflandırılması konusunda çok önemli bir adım atıyor. Yabancı Ortam Deneyi (Strange Situation) olarak bilinen bu deneyde bebeklerin aşina olmadıkları bir ortamda nasıl davrandıkları, bakım verenleri yanlarından ayrıldığında ve yanlarına döndüğünde nasıl tepkiler verdikleri gözlemleniyor. Bu çalışma sonucunda bebeklerin bağlanma davranışları 3 kategoriye ayrılıyor: güvenli, güvensiz-kaçıngan ve güvensiz-kaygılı. Güvenli bağlanma olarak isimlendirilen bağlanma stili iki özelliğiyle ön plana çıkıyor:
- Güvenli bağlanan bebekler, alarmda olduklarında bakım verenlerinin bu duruma duyarlı olacağına ve onlara konfor sağlayacağına dair bir inanç besliyorlar.
- Sakin oldukları zamanlarda da bakım veren kişinin onlara keşfetmeleri, odada dolaşıp oynamaları konusunda güvenli bir liman sağlayacağını biliyorlar. Bu bebekler, bakım verenlerinin desteği sayesinde özgür bir biçimde içinde bulundukları alanı keşfedebiliyorlar.
Bağlanma figürünün varlığı konusunda emin olamayan, bariz bir tehlike olmasa bile bakım verenin ilgisini arayan çocukların bağlanma stili ise kaygılı olarak isimlendiriliyor. Bu bebekler, genellikle tutarsız bir ilgi görmüş oluyorlar; tehlike anlarında kimi zaman konfor sağlayan bakım veren kimi zaman duyarsız davranabiliyor. Bakım verenin ilgisini kazanmak bu bebekler için öylesine önemli oluyor ki onun ilgisini çekebilmek için mızmızlanma, yapışıp kalma, öfkelenme gibi davranışları sık sık gösteriyor ve oyun oynamayı ya da etrafı keşfetmeyi bırakıyorlar.
Laboratuvar ortamında bebeklerin bağlanma davranışlarının gözlemlenmesi ve belli kategorilerin ortaya çıkması bir dönüm noktası olsa da zamanla tüm bebeklerin bu kategorilere uymadığı görülüyor. Bazı bebekler deney sırasında karmaşık, düzensiz ve korku dolu tepkiler veriyorlar. Bu da bizi yazımızın asıl konusu olan dağınık/düzensiz (disorganized) bağlanmaya getiriyor.
Yabancı Ortam Deneyi sırasında belli bir yöntemi olmayan, bağlanma figürüne yaklaşmak veya ona bir mesaj vermek konusunda herhangi bir stratejiye sahip olmayan bebekler olduğu görülüyor. Örneğin, bakım veren kişi (bu örnekte baba) odaya geri döndüğünde bebek önce babasına doğru yürüyor fakat yolun yarısında duruyor, sonra dönüp duvara doğru yürüyor, babasına yüzünü dönüyor ve gözlerini kapatıp sallanıyor. Bağlanma stilleri dağınık/düzensiz olarak adlandırılan bu bebeklerin davranışlarının belli ortak özelliklere sahip olduğu görülüyor:
- art arda seri oluşturacak şekilde gerçekleşmeleri
- aynı anda gerçekleşen ancak birbiriyle çatışan davranışlar olmaları
- kesik kesik, herhangi bir hedefi olmayan veya yanlış hedeflere yönelmiş olmaları
- anormal duruşlar, donma, durgunluk, yavaşlamış hareketler ve ifadeler içermeleri
- ebeveynle ilgili doğrudan endişe ve korku göstermeleri
- yönelim bozukluklarına işaret etmeleri
Düzensiz bağlanma stiline sahip çocuklar, bakım verenlerini sürekli bir şekilde alarmın, tehlikenin ve tehditin kaynağı olarak gördükleri deneyimler yaşıyorlar. Bakım verenin çocukta korku uyandıran davranışları, çocuk için ulaşılmaz olması, çocuğu ona zarar vereceğine yönelik tehdit etmesi veya çocuğun ev içinde şiddet uygulandığını görmesi alarm durumlarına örnek oluşturuyor. Bu tecrübeler, çocuğun zamanla bakım veren kişiyi aynı zamanda tehlike kaynağı olarak görmeye başlamasına sebep oluyor.
Bir tehlike altındayken bağlanma sistemimiz şu mesajı veriyor: Bir tehlike var, sana bakım veren kişiye yaklaş, o seni koruyacak. Çocuğa hayatta kalmak için tehlikeden uzaklaşması gerektiğini söyleyen sistem, ona bakım veren kişiye yaklaşması gerektiğini söylüyor fakat çözümsüzlük tam da buradan doğuyor çünkü güven ve konfor sağlaması gereken kişi aynı zamanda çocuk için tehdit kaynağı. Başka bir deyişle tehdit altındayken çocuk korku duyuyor ve bu durum bağlanma sistemini aktive ederek çocuğu bağlanma figürüne yaklaşması için motive ediyor. Fakat aynı uyaran, çocuğun korku sistemini de harekete geçiriyor ve korku kaynağından uzaklaşması gerektiğini söylüyor. Bağlanma figürü, hem güvenli alanın hem de korkunun ve tehditin kaynağı olduğu için çocuk duruma uygun bir strateji bulamıyor. Alarm durumundaki donma ve kafa karışıklığının sebebinin de bebeğin ne yapması gerektiğini bilememesi olduğu düşünülüyor. Bu sebeple aynı anda birbiriyle çatışan davranışlar ortaya çıkıyor.
Kısacası, tehdit uyandıran bir durumla karşılaştıklarında her ne kadar güvensiz bağlansalar da kaygılı ve kaçıngan bağlanan çocuklar organize bir tepki verebiliyorlar. Güvenli bağlanan çocuk bakım verenine ulaşmak istiyor, kaygılı bağlanan bakım verene ulaşmak için aşırı davranışlar gösteriyor ve kaçıngan bağlanan çocuk kendini savunmaya geçiyor ve dikkatini tehdit uyandıran durum dışında bir şeye yönlendiriyor. Güvensiz bağlanan çocukların, güvenli bağlananlara kıyasla daha fazla efor harcaması gerekse bile bu çocuklar organize bir tepki verebiliyor. Düzensiz bağlanan çocuklar ise tehditle karşılaştıklarında bir çözüm yolu bulamıyor ve onlar için hem tehdit hem bakım kaynağı olan kişiye yaklaşmak konusunda ne yapacaklarını bilmiyorlar. Düzensiz bağlanmanın ortaya çıkmasında etkili olan durumlara ve bu bağlanma stilinin yetişkinlik hayatındaki yansımalarına bir sonraki yazımızda odaklanacağız. Takipte kalın.