
Uzun süreli olumlu ilişkilerin kişilerin hem psikolojik hem de fiziksel sağlığına faydalı olduğunu biliyoruz. Partnerler, ilişkinin ne denli tatmin edici olduğundan bağımsız olarak birbirlerinin duygu durumunu, uyku ve yeme içme düzenlerini regüle edebiliyorlar. Öyle ki sadece partnerinin resmini görmek bile kişilerin stresini ve duyduğu fiziksel acıyı azaltmaya yardımcı oluyor.
Zihinsel imgeler yetişkinlerin kurdukları bağa dair duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını belirleyebiliyor ve yol gösterici bir görev görüyor. İmgelerin bu denli güçlü olmasının nedeni aynı zamanda belirli olaylar hakkındaki algıları ve beklentileri de şekillendirebiliyor olmaları. Örneğin, kişiler kendilerini kötü hissettiklerinde ya da herhangi bir desteğe ihtiyaç duyduklarında partnerlerinin desteğe geleceklerini, bir nevi "her ne olursa olsun orada olacağını" biliyorlar ve bunu sağlayan şey zihinlerinde partnerlerine dair güçlü bir imgenin bulunması.
Araştırmalar, partnerler arasındaki romantik bağlanma sürecinin bir bebek ile onu büyüten kişi arasındaki bağlanma sürecine olan benzerliğine işaret ediyor. Bu 4 aşamalı bağlanma sürecinin ilki olan flört aşamasında kişiler birbirlerini tanımaya çalışıyorlar. Fakat bu aşamadaki bağlanma davranışları tamamen tek bir kişiye yöneltilmiyor. İkinci aşamaya gelindiğinde ise kişiler belirli birine odaklanıp o kişiden bir yakınlık bekliyorlar ve bu yakınlığı kendileri de gösteriyorlar. Fiziksel dokunuşlar, göz göze gelme, öpüşme ya da cinsel birliktelik gibi bağlanmanın oluşmasını sağlayan davranışlar bu aşamada daha görünür olmaya başlıyor. Üçüncü aşamada partnerlerin artık sadece fiziksel varlığı değil, düşüncesi dahi kişilerin stresini azaltabiliyor ve partnerle ayrı kalmak, partnerin kısa süreli bir iş gezisine gitmesi ya da tatile çıkması gibi durumlar kişide strese yol açabiliyor. Yani bu aşamada, partnerler birbirlerinin fizyolojisini ve duygu durumlarını büyük ölçüde etkileyebiliyor. Son aşamada ise partnerin zihinsel imgesi iyice oluşuyor ve kişinin üzerindeki etkisi fazlasıyla artmış oluyor.
Bu özetlediğimiz aşamalar, romantik ilişkiler içerisinde kişilerin birbirleri için özel bir yer edinme ve bir bağlanma figürüne dönüşme sürecini aşağı yukarı belirlese de her bir bireyin beraberinde getirdiği kişisel deneyimler bu süreçleri ve kişilerin davranışlarını bir miktar etkileyebiliyor. Örneğin, daha önceki ilişkilerinde hep hüsrana uğramış, partnerinin yalan söylediğine sıklıkla şahit olmuş birinin yeni bir ilişkiye başladığındaki durumu ile daha önceki ilişkilerinde hep mutlu olmuş ve güveni sarsılmamış birinin durumu farklılık gösteriyor. Buna göre, önceki ilişkilerinde güveni sarsılmış birinin yeni bir ilişkide güven unsurunu kendince sağlaması ve karşıdakine güvenebilmesi, daha önce böyle bir problem yaşamamış kişiye kıyasla daha zorlu oluyor.
Bunun yanında, ilişkilerdeki dönüm noktaları da (ilk kez elele tutuşmak, ilk kez öpüşmek, ilk kez partnerin arkadaşlarıyla tanışmak gibi) iki yabancıdan birbirinin bağlanma figürü olmaya geçiş sürecinde önemli bir rol oynuyor. Örneğin birlikte zaman geçirmek, kişinin kendiyle ilgili şeyler paylaşması veya fiziksel temaslar kişilerde belirli psikolojik, fiziksel ve davranışsal değişimlere sebep oluyor. Aynı zamanda her bir dönüm noktasında, kişiler kendi istekleri ve hedeflerini sürdürmeye devam etme ve partneriyle bir bağ kurabilmek için kendinden vazgeçebilme güdüleri içerisinde bir gerginlik ve git gel yaşayabiliyorlar. Öte yandan, bu dönüm noktaları kişilerin partnerleri hakkında daha fazla fikir sahibi olmalarına yardımcı olabiliyor ve buradaki etkileşimlerin tekrarı da zihinsel imgelerde yer ediyor. Fakat bu dönüm noktaları, her ilişkide farklı olabiliyor ve her bir birey için farklı bir anlam ifade edebiliyor. Yani bir kişi ilk öpüşmeyi bir dönüm noktası olarak görürken başka biri ilk cinsel birlikteliğe bu şekilde bakabiliyor.
İki yabancıdan birbirinin bağlanma figürüne dönüşmek, yani o aylar ya da yıllar önce tamamen bir yabancı olan kişinin şu an hayatınızdaki en önemli insan olması gerçekten de zorlu ve uzun bir süreç. Unutmamak gerekiyor ki bu süreçte tekrar edilen davranışlar partnerinizde nasıl bir zihinsel imge oluşturduğunuzun belirleyicisi oluyor. Partnerinden sürekli olumlu davranışlar gören kişilerin zihinsel imgelerinde de partnerler olumlu bir yer ediniyor. Benzer bir şekilde kişi sürekli olumsuz davranışlarla karşılaştığında partnerini de zihnine olumsuz bir şekilde kazıyor. Başka bir deyişle, ne kadar olumlu etkileşim o kadar olumlu bir temsiliyet!