Ekolojik Kaygı

Elif Bilge Bozan

Elif Bilge Bozan

Ekolojik Kaygı

Küçük Prens filminden bir kesit

Küçük Prens filminden bir kesit

İklim değişikliği, küresel ısınma, kaynakların tükenmesi, türlerin yok oluşu… Haber sayfalarında gördüğümüz, gelecek nesillerin tehlike altında olduğunu söyleyen bu kavramlar size ne hissettiriyor? Siz de bir gün suyunuzun olmayabileceğini düşünerek kaygılanıyor musunuz? Ya da bir gün oksijen kaynağı olan ağaçların, yeşilliğin kaybolduğu bir dünya düşüncesi sizi korkutuyor mu? Cevabınız evet ise kesinlikle yalnız değilsiniz.
relate-banner

Eko-anksiyete, türlerin yok olmasından, kaynakların tükenmesinden ve bir gün içinde yaşanılabilir bir dünya bulamamaktan duyulan kaygı anlamına geliyor. Bu kaygıya sahip kişiler doğanın katledilmesinden dolayı öfke, suçluluk, utanç, panik gibi duygular yaşayabiliyorlar. Öte yandan iklim hakkında takıntılı düşünceler edinebiliyor, bu konuları ve gelecekte bizi neler beklediğini düşünmekten uyuyamıyor veya odaklanmakta güçlük çekebiliyor, hatta iştah problemleri yaşayabiliyorlar. Eğer siz de bu semptomlara sahipseniz aslında yaşadığınız his oldukça normal ve birçok kişi tarafından da deneyimleniyor.

Aslına bakacak olursak bu endişeler çok da gerçek dışı bir yerden gelmiyor. Dünyamız günden güne değişiyor. Artık denizler daha sıcak, buzullar daha ince, suyun bitme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu değişimin insan vücuduna gözle görülür etkileri ise çığ, heyelan, sel gibi afetler sonucu doğrudan görülebilen fiziksel yaralanmalardan ibaret değil. Kaynakların kirliliği sonucunda sindirim sistemimiz, solunum sistemimiz, bağışıklık sistemimiz ciddi hasarlar alıyor ve astım, alerji, besin yetersizliği, damar tıkanıklıkları gibi birçok sağlık sorunu ortaya çıkıyor.

İklim krizinin mental sağlığımızı etkileyen boyutu ise göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, hafıza kaybı iklim krizi sonucu rastlanan durumlardan birkaçı. Stres seviyesinin sürekli yükselişte olması toplumsal bir soruna dönüşerek ilişkilerimizi de oldukça olumsuz etkiliyor. Toplum gitgide daha agresif bir yapıya sahip olurken şidddet unsuru daha çok öne çıkıyor ve ilişkilerde umutsuzluk ve çaresizlik duyguları sıklıkla gözlemlenebiliyor.

Her ne kadar iklim krizi küresel çaplı bir sorun olsa da bu krizin kişisel bir yönü de bulunuyor. Çünkü gezegenimiz bizim tam anlamıyla yuvamız. Haliyle yuvamızın yok olduğunu görmek bizi endişelendiriyor ve elimizden gelebilecek hiçbir şey olmaması hissi de bu endişelerin üzerine ekleniyor. Çoğu zaman koca bir toplum içinde bir birey olarak yapabileceğimiz etkinin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini düşünebiliyor ve bu düşüncenin sonucunda bir nevi yas sürecine girebiliyoruz.

Fakat aslında bireyler olarak etkimiz düşündüğümüzden çok daha fazla. Örneğin bir insan duş süresini 1 dakika kısalttığında yılda 5 ton su tasarrufu yapılabiliyor. Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız işe karbon ayak izinizi, su ayak izinizi ve plastik kullanımınızı ölçerek başlayabilirsiniz.

Karbon ayak izi yediklerimiz, satın aldığımız, kısacası tükettiğimiz her şey sonucu ortaya çıkan ve tonlarca karbondioksite denk gelen sera gazının bireysel toplamına denk geliyor. Su ayak izi ise aynı şekilde tükettiğimiz toplam su miktarına işaret ediyor. Ancak karbon ayak izimiz sadece kullandığımız yakıtlardan ibaret olmadığı gibi su tüketimimiz de direkt olarak musluktan akan su miktarına eş değil. Örneğin 1 kilo yumurta 4 metreküp, 1 kilo peynir 8 metreküp, 1 kilo sığır eti 22 metreküp su harcanarak elde ediliyor. 1 metreküp su ise ortalama bir insanın 6 duşta harcadığı su miktarına eşdeğer.

"Peki ya bunca yıl tükettiğimiz şeyler ne olacak?", "Bizden önceki nesillerin sorumsuzluğunu mu yaşıyoruz?", "İnsanlar neden bu konuyu ciddiye almadan yaşamlarına devam ediyor?". Akla gelebilecek bu gibi soruların yol açabileceği bir diğer duygu ise öfke. Geleceğimizin elimizden kaydığını düşünürken bir taraftan da geçmiş nesilleri suçlamak, beraber yaşadığımız insanları değiştirmeye çalışmak ve onları yaşam tarzlarından dolayı suçlu hissettirmek gibi davranışlarda bulunabiliyoruz.

Şaşırtıcı olan bulgu ise bu öfkenin iklim konusunda bir aksiyon almak için aslında güçlü bir temel oluşturduğu. Kaygı duygusu bireyleri daha güçsüz hissetmeye ve eylemsizliğe iterken öfkeye dönüşen kaygı bireyleri eyleme geçmeye motive ediyor. Yani aslında olumsuz duyguları olumlu bir araca çevirmek mümkün. Başka bir araştırmaya göre ise bireysel hareketlilikler zaman içerisinde toplumsal bir aktivizme evrilebiliyor ve ortaya çıkan etki gerçekten de geniş kitlelere ulaşabiliyor.

Peki dünyayla olan ilişkinizi iyileştirmek ve yaşadığınız eko-anksiyeteyi azaltmak adına bireysel olarak neler yapabilirsiniz?

  • Yanınızda matara ve termos taşıyabilir, dışarıda su veya kahve içerken tek kullanımlık plastiklerden kaçınabilirsiniz.
  • Alışverişlerinizde yerel üretim satın almaya dikkat edebilir, büyük zincir mağazalardan olabildiğince kaçınabilirsiniz.
  • Poşet yerine bez çantalar, pazar için fileler kullanabilirsiniz.
  • Beslenme düzeninizde hayvansal gıda tüketiminizi azaltarak karbon salınımının azaltılmasına destek olabilirsiniz.
Atık oranınızı azaltmak için aslında deneyebileyeceğiniz birçok yol var!

[1] Raypole, C. (2020) Climate Change Taking a Toll on Your Mental Health? How to Cope With "Eco-Anxiety". Retrieved from https://www.healthline.com/health/eco-anxiety
[2] Clayton, S., Manning, C. M., Krygsman, K., & Speiser, M., (2017). Mental Health and Our Changing Climate: Impacts, Implications, and Guidance. Washington, D.C.: American Psychological Association, and ecoAmerica.
[3] Shower & Bath. (n.d.) (2021). Water Footprint Calculator. Retrieved from https://www.watercalculator.org/posts/shower-bath/
[4] Water. (n.d.) (2011) Environmental Working Group. Retrieved from https://www.ewg.org/meateatersguide/interactive-graphic/water/.
[5]Verplanken, B., Marks, E., & Dobromir, A. I. (2020). On the nature of eco-anxiety: How constructive or unconstructive is habitual worry about global warming?. Journal of Environmental Psychology, 72, 101528.
[6] Stanley, S. K., Hogg, T. L., Leviston, Z., & Walker, I. (2021). From anger to action: Differential impacts of eco-anxiety, eco-depression, and eco-anger on climate action and wellbeing. The Journal of Climate Change and Health, 1, 100003.

Benzer yazılar

Sahara Novotna - Willing To Take Risks

Riskten Kaçınmanın Riski: Konfor Alanlarımız

Siz de konfor alanınızdan çıkmakta zorlanıyor ve bir türlü risk alamıyorsanız bu yazıdan ilham alabilirsiniz!

Mezun Oluyorum. Peki Ya Sonra?

Gelin mezuniyet kaygısı ile nasıl başa çıkabileceğimize göz atalım.

Kaygı Flört Etmemize Engel Değil

Yüksek düzeyde kaygıya veya kaygılı bağlanma stiline sahip olmak zaman zaman kendimizi sabote etmemize ve geçmişteki olumsuz deneyimlerimize saplanıp kalmamıza sebep olabiliyor. Peki kendimizi sabote etme halinin üstesinden gelmek için neler yapabiliriz?

Kaygı Kaynaklı Olabilecek 8 Davranış

Hepimizin geçmiş deneyimlerinden ötürü geliştirdiği ve bazen başkalarına tuhaf gelen davranışları olabiliyor. İşte kaygı kaynaklı olabilecek sekiz davranış!

Kontrol Edemediklerimizden Misiniz?

Kontrolümüz dışında olan dört durumdan ve bu durumlara nasıl yaklaşmamız gerektiğinden bahsettik.

Duygularımızla ilgili öğrendiğimizi unutmamız gereken 7 şey

Duygularımız söz konusu olduğunda bazı hatalı düşüncelere sahip olabiliyoruz. Bu düşünceleri, doğru ve bize iyi gelecek düşüncelerle değiştirmek mümkün! Buyrun yazımıza…
Gourment- Victoria Kharchenko (2008)

Stres ve Duygusal Yeme

Mutsuzken eliniz buzdolabına gidiyor mu? Çikolatanın bütün dertlerinizi alıp götüreceğine inanıyor musunuz? Ya açlığınız fiziksel değil de duygusalsa?
How being attached to you felt like sometimes - Laura Miclea

Kaygılı - Kaçıngan Birlikteliği Mümkün mü?

Yüksek seviyede bağlanma kaygısı ve kaçınması ilişkide belli sorunlarla ilişkilendiriliyor. Peki kaygılı ve kaçıngan bağlanan iki kişi bir ilişki sürdürebilir mi?
Carol in Love - Orchidof Antinous

Seks Bağımlılığı

Aktif bir cinsel hayat seks bağımlılığı anlamına gelmiyor. Dikkat edilmesi gereken nokta: Cinsel hayat sosyal hayatı olumsuz etkiliyor mu?

Partnerinize destek olamayacak kadar stresli misiniz?

Bazı faydaları olsa da genellikle stres hayatımızı ve ilişkilerimizi kötü etkiler. Stresle baş etmeye çalışmak enerjimizi zorlar, kaynaklarımızı tüketir ve partnerimize destek vermemize engel olabilir.

footer