Her çocuğun farklı ihtiyaçları olabiliyor. Bu ihtiyaçlar, dönemsel farklılık gösterebildiği gibi, kişiden kişiye göre de değişebilen ihtiyaçlar olabiliyor. Yaşanılan kültür, aile dinamikleri, ve çevre bu ihtiyaçları etkileyebiliyor. Bu sebeple "ideal annelik" veya "ideal ebeveynlik" kavramları doğru bir tanım olmamakla birlikte, bu yazımızda annelikte "duyarlı" olmak ne demek ve çocuğun gelişimini nasıl etkiliyor gibi soruları inceleyeceğiz.
Araştırmacılara göre "duyarlı annelik", annenin çocuğu tarafından ulaşılabilirliği ve çocuğunun ihtiyaçları doğrultusunda verdiği sinyallere ve mesajlara duyarlı olması olarak tanımlanıyor. Duyarlı anneler, bebeğin ihtiyaçlarına dair verdiği sinyalleri hızlıca fark ediyor, doğru bir şekilde yorumluyor ve ellerinden gelen ilk fırsatta bu ihtiyacı gideriyorlar.
Annenin bebeğin ihtiyaçlarına karşı duyarlı olması, bebeğin konforunu artırmakla birlikte anne ile olan ilişkisinde de olumlu bir etkiye sahip oluyor. Ayrıca, hassas ve duyarlı etkileşim yoluyla bebek, ebeveynin dikkatini çekmeyi ve ebeveynden rahatlık ve koruma elde etmeyi öğreniyor. Çocuğun anne ile olan bu etkileşimleri, çocuğun devam eden gelişimini önemli ölçüde etkiliyor çünkü annenin çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olması, güvenli bağlanmanın da temellerini oluşturuyor. Yapılan araştırmalara göre, anne ile güvenli bağlanma yaşayamayan çocuklar güvenli bağlanma yaşayan yaşıtlarına göre birçok gelişimsel süreçte akranlarına kıyasla daha geride kalabiliyor. Bu açıdan, annenin duyarlı olması çocuğun özellikle ilk yıl gelişiminde etkili olmakla birlikte sonraki gelişim süreçlerini de etkileyebiliyor.
Duyarlı ebeveynliğin çocukların gelişimleri üzerinde özellikle bağlanma şekilleri aracılığı ile yarattığı etkiden bahsettik. Peki, duyarlı ebeveynliği etkileyen faktörler neler? Çocukların özellikle doğumdan sonraki ilk bir yıllında anne ile olan bağlanması şekillenmeye başlıyor. Özellikle ilk 4 ayı kapsayan hassas evrede bebeğin ihtiyaçlarına karşı hassas ve duyarlı olunması, anne ile ilişkilenmeyi önemli ölçüde etkiliyor. Bu dönemde yaşanan doğum sonrası depresyonunun "˜duyarlı anneliği' etkileyebildiği belirtiliyor.
Duyarlılığı etkileyen bir diğer etmen ise annenin kendi geçmişi olabiliyor. Annenin kendi annesi ile olan bağlanması ve geçmiş deneyimleri, çocuğu ile olan bağlanmasını etkileyebiliyor. Bu sebeple çocuğunun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olması da olumsuz yönde etkilenebiliyor.
Sosyo-demografik faktörlerin de duyarlı annelik üzerinde etkisi olduğu belirtiliyor. Sosyoekonomik zorluk yaşayan ebeveynler, hayatta kalma sorunlarına daha fazla odaklandıklarından, çocuğun duygusal ihtiyaçlarına zaman yatırımını gerekli gören ebeveynlik stillerine kıyasla daha az eğilimli olabiliyorlar. Bu durum bu ebeveynlerin, ebeveynliği çocukların stresli günlük yönetimi olarak görmelerine ve deneyimlemelerine yol açabiliyor. Bu durumda, çocuğa sevgi, sıcaklık, şefkat göstermenin önemine odaklanan inançlardan ziyade fiziksel kontrolün önemini vurgulayan ebeveynlik inançlarını geliştirme olasılığı daha yüksek olabiliyor. Bu noktada duyarlı ebeveynliğin çocuğun yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak değil, duygusal ihtiyaçlarına karşı da hassas olmak olduğunu belirtmek gerekiyor.