Anne ve çocuk arasındaki ilişkinin ilk dinamikleri çocuğun gelişim aşamalarında önemli rol oynuyor. Bebeğin sonraki yaşlarındaki sosyo-duygusal, motor, ve bilişsel gelişiminde anneyle kuracağı ilk ilişkinin belirleyici bir rolü olabiliyor. Her dönem, çocuk ve anne arasındaki ilişki açısından hassas oluyor ve çocuğun gelişimi için önem taşıyor. Fakat bebek anne bağlanmasının doğumdan sonra oluşmaya başladığı dönem olan Anne ve çocuk arasındaki ilişkinin ilk dinamikleri çocuğun gelişim aşamalarında önemli rol oynuyor. Bebeğin sonraki yaşlarındaki sosyo-duygusal, motor, ve bilişsel gelişiminde anneyle kuracağı ilk ilişkinin belirleyici bir rolü olabiliyor. Her dönem, çocuk ve anne arasındaki ilişki açısından hassas oluyor ve çocuğun gelişimi için önem taşıyor. Fakat bebek anne bağlanmasının doğumdan sonra oluşmaya başladığı dönem olan "˜hassas evre', bu ilişkinin dinamiklerini etkileyebiliyor. Bebek doğduktan sonraki ilk 2 haftada bu hassasiyet artmaya başlıyor ve 6. haftada bebek ve anne arasındaki iletişimin en hassas olduğu döneme ulaşılıyor. 4. aya doğru anne-bebek ilişkisindeki hassasiyet azalmaya başlıyor. Bu dönemin "˜hassas evre' olarak adlandırılmasının altındaki sebep, bebeğin anneye aşırı bağlı olduğu dönem olmasından kaynaklanıyor. Özellikle bu dönemde anne-bebek iletişimini olumsuz yönde etkileyebilecek olaylar bebeğin sonraki gelişim evrelerinde de olumsuz bir etkiye sebep olabiliyor.
Hamilelik sonrası depresyonu olarak bilinen postpartum depresyonu, hamilelik sonrası dönemde annenin depresyon semptomları göstermesiyle başlıyor. Hassas evreyi de kapsayan hamilelik sonrası depresyonu yalnızca annenin mental sağlığını etkilemiyor, bebeği de olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu yazımızda bebeğin ilerleyen gelişim evrelerini etkileyen postpartumun erken bebeklik, bebeklik ve çocukluk dönemi olmak üzere çeşitli gelişimsel dönemlerdeki etkilerini inceleyeceğiz.
3 aylık bebeklerle yapılan bir araştırmaya göre, postpartum yaşayan bir annenin bebeğinde daha az olumlu mimikler ve daha fazla huzursuz davranış belirtileri gözlemleniyor. Daha sonraki bebeklik dönemini kapsayan bir araştırmada, 18 aylık bebeklerin bilişsel ve duygusal gelişimi ölçülüyor. Postpartum yaşayan annelerin bebeklerinin Piaget'nin bilişsel evrelerinde yer alan nesne sürekliliği becerisinde başarısız oldukları gözlemleniyor. Normalde bebeklerde 4-8 ay arası dönemde gelişen bu beceri, bebeklerin görüntüden kaybolan nesnelerin aslında tamamen yok olmadığını, yalnızca saklandığını anlamalarını sağlıyor. Fakat postpartum yaşayan annelerin 18 aylık bebeklerinde bu beceriyi henüz edinememeleri, hamilelik sonrası depresyonun bebeklik döneminde bilişsel gelişimi etkilediğini gösteriyor. Hamilelik sonrası depresyon yalnızca bilişsel gelişimi değil, bebeklerin duygusal gelişimini de etkileyebiliyor. Anneleri postpartum geçirmiş 18 aylık bebeklerin daha az paylaşımcı oldukları ve çevreleriyle daha az iletişim kurdukları gözlemleniyor.
Bebeklik dönemine ek olarak çocukluk döneminde de postpartumun etkileri görülebiliyor. 4-5 yaşındaki çocuklarla yapılan bir çalışmada, annesi postpartum geçirmiş ve geçirmemiş çocukların bilişsel gelişimleri karşılaştırılıyor. Postpartum geçirmiş olan annelerin çocuklarında bilişsel gelişim değerleri, geçirmemiş olan annelerin çocuklarına oranla önemli ölçüde düşük çıkıyor.
Hamile olan bireyler doğumdan sonra yorgun, bitkin, aksi, huysuz olabiliyor, değişken ruh haline girebiliyorlar. Bu değişken ruh halleri annenin bebeğe bakım verebilmesini ve kendi ihtiyaçlarını da görebilmesini engelleyebiliyor. Tüm bunların bir sonucu olarak ortaya çıkabilen postpartum depresyonu da duygu değişimlerinin ve yoğunluklarının sık olduğu hamilelik sonrası dönemde sık görülebiliyor. Bu sebeple, yaşadığınız süreçle ilgili kendinizi suçlamayın. Postpartum depresyonunun tedavi süreci için en önemli adım, süreci kabul ederek olabildiğince tedavi için erken adım atabilmek. Tedaviye açık olmanız, depresyonun bebeğinizin üzerinde bırakabileceği etkiyi önemli ölçüde belirleyebiliyor. Bu sebeple, hem kendi mental sağlığınız için hem de bebeğinizin sağlığı için destek almaya açık olmanız, yıkıcı etkileri azaltmak için önemli bir adım oluyor.