Korktuğumuzda veya gerildiğimizde daha hızlı harekete geçebilmemiz için vücudumuzda adrenalin salgılanıyor veya hava kararmaya başladığında uykumuzu ve biyolojik saatimizi düzenleyen melatonin hormonun daha fazla etki gösteriyor. Böylece bu hormonlar sayesinde vücudumuz iç dengesini koruyabiliyor. Benzer şekilde oksitosin seviyemiz de her zaman aynı kalmıyor. Bazı durumların oksitosin salınım miktarını düzenlemede etkili olduğu biliniyor.
Hem insanlar hem de fareler üzerinde yapılan çalışmalar, bireylerin bağlanma figürleri ile etkileşiminin oksitosinerjik sistemi harekete geçirdiğini gösteriyor. Örneğin, bağlanma figürüyle sarılmanın, fiziksel temasın, cinsel ilişki yaşamanın ve özellikle de orgazmın oksitosin salınımına neden olduğunu biliyoruz. Menopoz dönemine daha girmemiş olan kadınlarla yapılan bir araştırmada ise partnerleriyle daha sık sarılan kadınların oksitosin seviyesinin daha yüksek olduğu bulunuyor. İnsanlardaki oksitosin seviyesinin, partnerle kurulan sıcak temasla, sosyal ilişkilerdeki yakınlıkla, güven duyma ve güvenilir olma ile yakından bağlantısı var.
Oksitosinin etkilerini araştıran çalışmalarda araştırmacılar, katılımcıların oksitosin seviyesini genellikle burundan sıkılan bir spreyle (intranazal yöntemlerle) manipüle ediyorlar. Yine bu yöntemle yürütülen bir araştırmaya göre burundan verilen oksitosin spreyi, katılımcıların duygu içeren yüz ifadelerini anlama becerisini yükseltiyor ve grup içi güven seviyesini de artırıyor. Çalışmalarda, katılımcıların daha önceden tanıştıkları veya hakkında olumlu şeyler duydukları insanlara karşı güveninin ve işbirliği yapma isteğinin de oksitosin seviyesi ile birlikte arttığı bulunuyor. Diğer yandan, yapılan birtakım araştırmalara göre, daha önce herhangi bir sosyal temasta bulunulmamış, grup dışı olarak görülen insanlara karşı duyulan güven veya güvensizliğin oksitosinle bir bağlantısı bulunmuyor. Bu sonuçlar ışığında oksitosinin etkilerinin içinde bulunulan bağlama göre değiştiği söylenebilir.
Oksitosinin diğer bir önemli işlevi de sosyal bağların kurulmasını kolaylaştırması ve kurulan sosyal bağları güçlendirmesi. Yeni biriyle tanışmak için adım atmak veya sosyal bir etkileşime girmek için gerekli olan sosyal motivasyonun sağlanmasında oksitosinin de etkisi olduğu biliniyor. Farklı hayvan türleriyle yapılan araştırmalar, dışarıdan oksitosin verilen hayvanların daha fazla sosyal etkileşime girdiğini ve birbirine daha fazla sokulduğunu gösteriyor.
Ayrıca, oksitosin partnerlerin birbirlerine bağlanmalarında da önemli bir rol oynuyor. Vücudumuzda üretilen ve partnerlerin birbirlerini ödül olarak görmesini sağlayan bazı kimyasallara karşı zaman içinde tolerans geliştiriyoruz. Bu doğrultuda partnerimizi ödül olarak görme durumumuz zamanla azalıyor, fakat oksitosin sayesinde bu toleransın oluşmasının önüne geçilebiliyor. Bir başka deyişle, oksitosin sayesinde partnerimiz daha uzun bir süre boyunca beynimizin ödül sistemi tarafından bir ödül olarak algılanıyor. Bu sayede de çiftlerin ve hatta ebeveynle bebeğinin birbirlerine bağlanmaları daha kolay ve kalıcı hale geliyor. Ayrıca oksitosin göz göze bakışmayı da arttıran bir hormon, sırf bu sebeple bile yakınlaşmayı da hızlandırıyor. Aynı zamanda, partnerler arasındaki iletişimi de iyileştiriyor ve çatışmaları azaltıyor.
Hipotalamus tarafından üretilen oksitosin hormonu yukarıda sıraladığımız işlevlerinin yanı sıra:
- Doğumun başlamasında ve annenin sütünün gelmesinde,
- Annenin ve babanın bebeklerine, bebeklerin de ebeveynlerine bağlanmalarında,
- Postpartum (doğum sonrası) depresyonunun daha düşük bir ihtimalle yaşanmasında,
- Stresli durumlar karşısında sakin kalabilmemizde,
- Korkutucu veya endişe verici uyaranlar (örneğin bebeğimizin ağlaması) karşısında sakin kalabilmemizde,
- Güzel olan hatıraları daha iyi hatırlamamızda ve kötü olanları daha çabuk unutmamızda çok önemli bir rol oynuyor.
Bugünden sonra siz de kanınızdaki oksitosin seviyesini artırmak için yapılması gerekenlere kulak vermek isteyebilirsiniz. Oksitosin seviyenizin artması sosyal ilişkileriniz açısından oldukça işinize yarayacaktır!