
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, sadece bireyin kendisinde değil, partner ile kurduğu ilişkisi üzerinde de etki sahibi. Yapılan bir araştırmaya göre birçok kişi, CYBE'nin ilişkilerinde bazı iletişim sorunları doğurduğunu söylüyor. Kimi zaman ise başkaları tarafından "damgalanma" veya kınanmaya maruz kalma korkusu bireyleri mutlu olmasalar bile ilişki içerisinde tutuyor. CYBE sahibi bireyler, aynı rahatsızlığa sahip olan kişiler ile yakınlık kurmayı rahatlatıcı bulabiliyorlar.
Bireyin cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyona sahip olduğunu şimdiki veya gelecekteki partnerlerine açıklaması zor olabiliyor. Ancak 2008 yılında yapılmış olan bir araştırmaya göre CYBE sahibi olan pek çok kişi, partneri ile ilişkisinin düzenli olup olmadığına bakmaksızın bu durumu partnerlerine anlatıyor. Buna karşılık az sayıda katılımcı ise bunu özellikle partneri ile düzenli bir ilişkiye sahip değilse anlatmamayı tercih ettiğini ancak tüm korunma yöntemlerini uyguladığını belirtiyor. CYBE sahibi bireylerin bu durumu kabullenmesini sağlayacak stratejilerin sunulması ve partnerlerine açıklamalarına yardımcı olacak teknikler öğretilmesi önemli oluyor. Böylelikle kişi hem kendi sağlığını koruyabiliyor hem de partneri ile sağlıklı bir iletişimin kapısını aralayabiliyor.
Bağlanma stilleri, kişinin CYBE'ye karşı gösterdiği tepki üzerinde önemli bir yere sahip. Ancak yetişkinlik döneminde HIV gibi bir rahatsızlığa sahip olmak, bağlanma stilini etkileyecek şekilde tepki gösterilmesine sebebiyet verebiliyor. Genellikle cinsel yolla bulaşan HIV rahatsızlığına sahip olan bireyler, toplum tarafından damgalanma korkusu ile çeşitli davranışlarda bulunabiliyorlar. Örneğin güvensiz bağlanma stiline sahip olan bireyler stres altında uyumsuz davranışlar gösterme eğiliminde oluyorlar. Hem fiziksel hem de ruh sağlığını etkileyen bu durum sonucunda bireyde inkar, kaçınma veya madde kullanımı gibi davranışlar görülebiliyor. Maalesef yapılan çalışmalar da HIV+ bireylerin toplum içerisinde maruz bırakıldığı dışlanmayı gözler önüne seriyor. Örneğin, Amerika'da yapılmış bir çalışmada katılımcıların büyük bir çoğunluğu HIV+ bireylerle temasın mümkün olduğu ortamlarda bulunmaktan rahatsız olacaklarını belirtiyorlar. Yine de araştırmalar, sosyal desteğin bu aşamada kritik olduğunu gösteriyorlar. Buna rağmen, destekleyici bir partnere sahip olmak, onunla yakınlık kurmak istemek ile karşı tarafa hastalık bulaştırma korkusu bir araya gelerek kaçınmak üzerine bir paradoks oluşturabiliyor. Ancak destekleyici bir partnere sahip olan bireylerin depresyona girme riski daha az olabiliyor. Bu sebeple güven duyulan kişilerden destek almaktan çekinmemek önemli oluyor.
Prezervatif, hem cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları hem de istenmeyen gebelikleri önlemede oldukça başarılı bir korunma yöntemi. Son cinsel ilişkilerine yönelik soru sorulan bir araştırmaya göre gençlerin %60 gibi yüksek bir oranı prezervatif kullanıyor. Prezervatif kullanımı her ne kadar sık olsa da ilişkinin dinamiği ile bu oran değişim gösterebiliyor. Bireyin bir partner ile ilk kez birlikte olduğu sırada prezervatif kullanma olasılığı, ilişkinin ilerleyen dönemlerine göre daha yüksek oluyor. Örneğin beraber yaşayan veya çocuğu olan çiftlerin prezervatif kullanma oranı oldukça düşüyor. Kişi birkaç haftadan beri aynı partner ile cinsellik yaşıyorsa prezervatif kullanımını azaltırken kimi zaman komple bırakabiliyor. Aslında bu çalışmadan anlaşılıyor ki ilişki süresi ile prezervatif kullanımı ters oranda ilerliyor.
Sonuç olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, kişinin hem kendisini hem de şimdiki veya gelecekteki partneri ile ilişkisini etkileyebiliyor. CYBE, kişinin bağlanma stili etkileyebilecek kadar güçlü bir durum olsa da destekleyici bir çevre ile kişi bu zorlukların üstesinden gelebiliyor. CYBE'den korunmak için etkili bir yöntem olan prezervatifin kullanımı ilişki süresi ile ters orantılı olsa da sağladığı faydalar oldukça fazla oluyor.