Karşımızdaki Kişiyi İdealleştirmeyi Ele Alan 2 Roman

yer tutucu

Alkan Özdemir

Karşımızdaki Kişiyi İdealleştirmeyi Ele Alan 2 Roman

Untitled - Romy Schneider ve Peter O'Toole

Untitled - Romy Schneider ve Peter O'Toole

Karşımızdaki insandan etkilendiğimizde onun iyi yanlarını yüceltme, kusurlarını ise yok sayma eğiliminde oluyoruz. Bu yazımızda insan doğasındaki söz konusu eğilime örnek oluşturabilecek iki romandan bahsediyoruz.
relate-banner



"(…)

Haklısın,

elbette senin Dülsinya'ndır en güzel kadını yeryüzünün,

sen, elbette bezirganların suratına haykıracaksın bunu,

alaşağı edecekler seni

bir temiz pataklayacaklar.

Fakat, sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,

sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin

ağır, demir kabuğunun içinde

ve Dülsinya bir kat daha güzelleşecek…"

Nazım Hikmet, "Don Kişot"

"Aşkın öyle bir gözlüğü vardır ki, bakırı altın, fakirliği zenginlik, gözdeki çapağı inci gibi gösterir."

Don Quijote'nin hayallerini süsleyen, uğruna sayısız maceraya atıldığı, "güzeller güzeli bir prenses" olan Dulcinea del Toboso, roman boyunca karşısına bir türlü çıkmaz. Gezgin şövalye her fırsatta onun sevgisinden güç aldığını söyler, en zorlu mücadelelere katlanmasını sağlayan şey Dulcinea'ya karşı beslediği sevgidir. Sayısız serüvene atılmasının arkasında haksızlıklara karşı koyma, güçsüzleri savunma, zalimleri cezalandırma isteği yatar. Nihai amacıysa bu isteklerini yerine getirip hak ettiği şöhrete kavuşmak, idealize ettiği güzel prensesin karşısına çıkabilmek için gerekli şana ulaşmaktır.

Don Quijote, serüvenleri boyunca uğruna savaşacağı güzel bir prensese ihtiyaç duyar; çünkü okuduğu şövalye romanlarındaki kahramanların tümünün hayatlarında bir prenses vardır. Kendi ifadesiyle "sırf gezgin şövalyelerin aşık olması zorunlu olduğu için aşık"tır Don Quijote. Ne var ki sözü geçen romanlarda uğruna birçok fedakarlık yapılan prenseslerin hakiki olduğunu düşünen şövalye, kendi kafasında da ideal bir prenses yaratır. Böylece yazar, eleştirel tutumunu karakterin sırf başka şövalye romanlarında böyle olduğu için bir sevgili arayışına girmesi konusuna da yansıtır.

Eser boyunca Cervantes 17. yüzyılda İspanyol edebiyatında yaygın olan şövalyelik romanlarının parodisini yapar. Cervantes'in temel amaçlarından biri kötü edebiyatın açık birer örneği olan şövalye romanlarını ve diğer türde eserleri hicvederek onları gözden düşürmektir. Don Quijote, birer dev sandığı yel değirmenleriyle, hayalet olduğunu düşündüğü şarap tulumlarıyla, uzaktan düşman ordusu olarak gördüğü koyun sürüleriyle savaşır. Kaldı ki yel değirmenleriyle savaştığı sahne ikonikleşmiş, çok sayıda insanın Don Quijote ile özdeşleştirdiği bir sembol sahne haline gelmiştir (bugün romanla ilgili çok sayıda görselde, kitapta, hediyelik eşyada bu sahnenin öne çıktığını görürüz). Eser, bu gibi beyhude mücadelelerin ironik şekilde ele alındığı sayısız sahneyle doludur. Dolayısıyla, kitabın temel kavramlarından biri ironidir; mizahi bakış açısı metnin bütününe egemendir. Kahramanın sözleri şövalyelik kitaplarından ezberlenmiş gibidir: İyi niyet ve kötülere karşı mücadele isteğiyle doludur fakat Don Quijote ile vefalı silahtarı Sancho Panza, en yakınlarındakilerin bile alay konusu haline gelmekten kurtulamaz.

Atı Rocinante ve silahtarı Sancho Panza, Don Quijote'ye maceraları boyunca eşlik eder. Onun için hanlar birer şato, yolda karşılaştığı sıradan insanlar kimi zaman ondan yardım bekleyen birer mazlum kimi zaman da güçsüzleri ezen bir zalim rolündedir. Don Quijote, olmadık yerde olmadık çıkışlarla karşısına onlarca insanı alabilir. Bu maceraların sonu genellikle hüsranla biter. Ona göre yalnızca talihi istediği gibi gitmez ya da doğaüstü bir kudretin, belki bir hayaletin yardımıyla mağlup edilir. Dolayısıyla, romanın aceleye getirilmiş izlenimi veren hızlı sonu haricinde hiçbir macerası sonunda kendini sorgulamaz ve her zaman haklı olduğu inancını taşır.



"Onun, bahçedeki her dönemeçte kaybolan beyaz elbisesini hayal ediyordum; titreşen yapraklar arasında her güneş ışığı onun bakışını, hüzünlü gülümseyişini hatırlatıyor ve henüz aşkı tanımadığımdan, kendimi aşık sanıyordum, aşık olmaktan mutlu mu mutlu, hoşgörüyle kendimi dinliyordum."

Isabelle, doktora teziyle ilgili araştırma yapmak üzere kısa süre için varlıklı bir ailenin yanına, Quartfourche şatosu'na yerleşen yirmi beş yaşındaki Gerard Lacase'nin şatoda yaşadıklarına odaklanır. "Ne biliyorsa neredeyse hepsini kitaplardan öğrenmiş" olan Gerard, oradaki ilk gününden itibaren kendini daha önce tanık olmadığı bir yaşamın içinde bulur. Zamanın geçmek bilmediği, ağır, sessiz, kasvetli şatoda birkaç gün kaldıktan sonra bir an önce oradan ayrılmayı ister ama gitmeden önce gördüğü bir tablonun etkisiyle şatodan ayrılamaz.

Isabelle de Saint-Aureol'ün on beş yıl önceki portresinden o kadar etkilenir ki sıkıntılı günleri onun sayesinde huzurla dolmaya başlar. Isabelle'in bu kasvetli şatoda geçirdiği günleri gözünde canlandırmaya çalışır, kendisini hiç görmediği bu kadının en yakını olduğunu hisseder. Onu düşlemekten ve nasıl bir insan olduğuyla ilgili tahminler yürütmeye çalışmaktan mutluluk duyar. Isabelle, doğal olarak, gözünde abartılı sayılabilecek denli büyük bir konumun sahibi haline gelir.

Papazın kadın hakkındaki olumsuz sözleri ona olan ilgisini artırır, şatodaki ailesinin o hayatta değilmiş gibi davranması portredeki kişinin hayatına daha da gizemli bir hava katar. Doktora öğrencisi Gerard, kitaplarını okuyamaz hale gelir, gece gündüz aklındaki tek şey Isabelle'dir. Tablonun üzerindeki etkisi onu gittikçe idealize etmesine neden olur.

Portresine bakıp kurduğu hayaller hayatın sert gerçekleriyle çatıştığındaysa hüzne boğulur. Onu ilk kez bir sabah vakti yaşlı teyzesinin yanındayken görür, Isabelle yıllar sonra ailesini görmek üzere şatoya gelmiştir. Karşılaştığı kişinin hayallerini süsleyen niteliklere sahip biri çıkmaması onu hayal kırıklığına uğratırken aralarında geçen konuşma şatodaki bazı gizleri de ortaya çıkarır.

[1] Jale Parla, "Sunuş," La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote içinde, çev., Roza Hakmen (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2011), 25.

Benzer yazılar

Winslow Homer – On the Stile

Romantik İlişkilerde Takım Olabilmek: Ortak Hedefler

Aşk ve uyum mutlu bir romantik ilişki için önemli olsa da ortak ilişki hedefleri belirlemek, güçlü ve sürdürülebilir bir ilişkiye sahip olmamızda önemli bir rol oynuyor.
Domenico Ronca – Jealousy

Kıskançlık romantik ilişkiler için sağlıklı olabilir mi?

Kıskançlık doğru zamanda ortaya çıktığında ve doğru yönetildiğinde romantik ilişkilerimizdeki tatmini, güveni ve bağlılığı artırabiliyor.
Muhammad Suleman - Souls of Sunshine

Kendimizle ilişkimiz romantik ilişki memnuniyetimizi olumlu etkiliyor!

Öz şefkat, duygusal zeka ve farkındalık gibi kendimizle olan ilişkimize dair kavramlar romantik ilişki memnuniyetimize etki edebiliyor.
Raımundo de Madrazo y Garreta, Masqueraders

“Hadi Beni Güldür Biraz!”

Araştırmalar mizahın partner seçiminde yer alan faktörlerden biri olduğunu gösteriyor. İyi bir mizah anlayışına sahip olmak, insanları daha çekici kılıyor
Munch - Seated Male Nude in the Forest

Partnerler Arasındaki Cinsel İstek Farklılığı İlişkinin Sonu mu?

Partnerlerin cinsel istek seviyeleri farklı olursa bu durum ayrılıkla sonlanmak zorunda mı? Yoksa bir çözüm yolu bulunabilir mi? Cevapları yazımızda!

İlişkilerdeki 4 Alarm Verici İşaret

Romantik ilişkilerimizde büyük sorunlar baş göstermeden önce genellikle bize küçük ve gizli bazı uyarı işaretleri veriyorlar. Bu işaretler hakkında farkındalık kazanmak hem sağlığımızı korumamıza hem de daha olumlu ilişkilere adım atmamıza yardımcı olabilir.

“Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşadılar…”

Bir ilişkiye, çoğu zaman “sonsuza dek mutlu yaşamak” gibi beklentilerle başlarız. Ancak bu beklentiler karşılanmayınca hayal kırıklığına uğrayıp öfkelenir, hatta belki bazen o ilişkide olmaktan pişmanlık bile duyarız.
Ron Hicks

Tartışsak da Beraberiz

Hiç tartışılmayan bir ilişki güzel olurdu, öyle değil mi? Aslında tam olarak öyle değil. Tartışmalar sağlıklı yapıldığında ilişkimize çok iyi geliyor. Gelin birlikte bakalım.

İkinci Kez Aşık Olmanın Bize Getirdikleri

Her aşk hikayesi farklı olsa da aşkı yeniden bulma deneyimlerimizdeki çoğu süreç ortak. Bunlardan dördünü sizin için listeledik!

Kaygı Flört Etmemize Engel Değil

Yüksek düzeyde kaygıya veya kaygılı bağlanma stiline sahip olmak zaman zaman kendimizi sabote etmemize ve geçmişteki olumsuz deneyimlerimize saplanıp kalmamıza sebep olabiliyor. Peki kendimizi sabote etme halinin üstesinden gelmek için neler yapabiliriz?

footer