
Her bebek dünyaya gelirken kendi mizacını da beraberinde getiriyor. Mizaç; motivasyon, aktivite ve dikkat özellikleri dahil olmak üzere bir olaya verilen tepkideki bireysel farklılıkların fizyolojik temeli olarak tanımlanıyor. Her çocuk farklı mizaç özelliklerine sahip. Erken çocuklukta mizaç özellikleri bir araya gelerek 3 farklı çocuk tipi oluşturuyor:
- Zorlayıcı (difficult)
- Yavaş ısınan (slow-to-warm)
- Kolay (easy)
Mizaç özellikleri doğuştan gelen temellere dayansa da çocuğun tutum ve davranışlarının şekillenmesinde çevrenin etkisi de oldukça fazla oluyor. Erken çocuklukta gözlemlenmeye başlanan mizaç özellikleri, günlük yaşamda deneyim kazanıldıkça birer birer gün yüzüne çıkıyor. Örneğin; mizacın belirtilerini keşfetmek için yapılan bir araştırmada, 4 aylık bebeklere üzerinde hayvan figürü bulunan asılı bir telefon gibi basit oyuncaklar gösteriliyor ve bebeklerin bu oyuncaklara verdikleri tepkiler gözlemleniyor. Araştırmanın sonucuna göre, 4 aylık bebeğin oyuncak telefona verdiği stresli tepki ile ilerideki yıllarda utangaç olma olasılığı arasında kuvvetli bir ilişki bulunuyor. Yine aynı araştırmaya göre, oyuncaklara karşı stresli tepkiler veren bebekler, çevrelerindeki değişikliklere karşı da daha hassas oluyorlar. Bu bebekler, kapı zilinin çalması ya da bezinin değiştirilmesi gibi günlük rutinler karşısında bile oldukça tedirgin olabiliyorlar. Son olarak bebeğin bir oyuncağa verdiği tepki, erken çocukluk döneminin ötesinde, yetişkinlikteki sosyal becerileri konusunda da ipucu verebiliyor. Bireyin utangaç ya da sosyal olmasına etki eden faktörler genlerde ya da beyinde görülebilise de, bu durum sosyal becerilerin gelişmesinde çevrenin etkisinin olmadığı anlamına gelmiyor.
Çevresel faktörlerin en başında ise ebeveynlik tutumları geliyor. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun duygu durumunu ve davranışlarını gözlemlemeniz, mizacının farkında olmanız ve en önemlisi bu mizaca uygun tutum sergilemeniz oldukça değerli. Çocuğunuzun mizacı ne olursa olsun, sizin destekleyici ve cesaretlendirici olmanız kendisini güvende hissettiriyor. Yapılan bir araştırma sonucuna göre bir çocuğun ileride utangaç olma riski, erken yıllarda ihtiyaçlarına karşılık veren duyarlı bir annesi ya da bakım vereni varsa azalıyor. Örneğin, zorlayıcı çocukların %10-15'inin yetişkinlikte sosyal kaygıya sahip olma ihtimalinin %40 olduğunu düşündüğümüzde, ebeveyn olarak destekleyici bir tutum sergilemeniz onları ilerleyen yıllarda yaşama ihtimallerinin olduğu sosyal kaygıdan koruyabiliyor.
Ebeveynlik tutumları çocukların gelişim özelliklerini de etkileyebiliyor. Örneğin; çocuğunuz zorlayıcı mizaca sahipse sizin daha sabırlı ve anlayışlı bir tutum sergilemeniz çocuğunuzun gelişimini olumlu yönde etkiliyor. Çocuğunuzun mizacına uygun olan tutumlarınız, beklentileriniz ve talepleriniz onda duygusal esenlik sağlarken tam tersi durumda da uyumsuz davranışlara zemin hazırlayabiliyor. Aynı zamanda ebeveyn-çocuk etkileşimi sayesinde, çocuğunuzun tutum ve davranışları da sizin davranışlarınızı değiştirebiliyor. Örneğin; çocuğunuz düzenli, planlı ya da temkinli mizaç özelliklerine sahipse bu özellikler sizi de günlük hayatınızda daha planlı, rutinleri olan ve temkinli biri haline dönüştürebiliyor. Böylelikle, çocuğunuzun esenliği için ona uyum sağladığınızda belki de farkında olmadan kendinizde yeniliklere ve değişimlere imkan sağlıyorsunuz.
Tüm bunlara ek olarak, mizacın güçlü bir biyolojik temelinin olması kardeşlerin aynı mizaç özelliklerine sahip olacağı anlamına gelmiyor. İlk çocuğunuz hareketli ve neşeli mizaca sahipken ikinci çocuğunuz daha sakin ve endişeli mizaca sahip olabiliyor. Birinde işe yarayan çözüm, diğerinde işleri yokuşa sürebiliyor. Bu durumda önemli olan ebeveynlik tutumlarınızı çocuğunuzun mizacına göre düzenlemeniz, her çocuğa ihtiyacı doğrultusunda bir yaklaşım sergilemeniz ve her koşulda destekleyici olmanız. Örneğin, yumurtaya alerjisi olan çocuğunuzun beslenme düzenine ve sağlığına nasıl dikkat ediyorsanız, kolay öfkelenen çocuğunuz için de daha anlayışlı ve duyarlı olarak onun duygusal esenliğini korumasına destek olabilirsiniz. Bu noktada, her çocuğun ihtiyacının farklı olabileceğini göz önünde bulundurduğumuzda kardeşleri birbirleriyle kıyaslamamak da oldukça kritik. Her çocuk içinde bulunduğu döneme ve kendi hızına göre gelişim gösteriyor. Mizaçlarını değiştirmek için çabalamak yerine, onları öz yeterlilik/öz değer algısı ve öz düzenleme becerisi gibi sorumluluğun ve muhakemenin kendilerinde olduğu sosyal yaşam becerileri kazanması için destekleyebilirsiniz. Böylelikle hoşlandıkları, rahatsız oldukları ya da öfkelendikleri şeyleri keşfederken ve bunlara karşı tutumları gelişirken çocukların kendi yaşamlarında aktif rol almalarını sağlayabilirsiniz.
Sonuç olarak, fizyolojik ve çevresel faktörlerin bireysel farklılıkları etkilediği bilinse de bir ebeveynlik tutumunun, herhangi bir mizaç ile buluştuğunda ortaya ne gibi gelişimsel sonuçların çıkacağı ne yazık ki net olarak bilinmiyor. Mizaç ve ebeveynlik tutumlarına dair yazılı bir reçeteden ziyade, çocuğunuzun mizacını gözlemleyip ona uygun ebeveynlik tutumlarınızı sizin keşfetmenizi öneriyoruz.