
Karşımızdaki insanı kandırmanın en direkt yolu gerçeği çarpıtmak veya olduğundan farklı anlatmak olsa da doğrunun açığa çıkmasını sağlayacak detaylardan bahsetmeyerek, konuyu değiştirerek ya da içinde doğrular bulunan yalan bir hikaye anlatarak karşımızdaki kişiyi kandırabiliyoruz. Genelde başkalarıyla tartışmak ve çatışma yaşamak istemediğimiz için yalan söylüyoruz. Bağlanma stillerimiz ilişkilerimiz ile ilgili birçok konuda olduğu gibi yalan söyleme davranışı üzerinde de önemli bir etkiye sahip. Güvenli bağlanan kişilerin güvensiz bağlanan kişilere göre yabancılara ya da partnerlerine daha az yalan söylediğini biliyoruz. Ayrıca daha sosyal, kalabalıklar içinde olmayı seven, başkalarının hakkında ne düşündüğünü fazlaca önemseyen insanlar da daha az dışa dönük kişilere göre daha fazla yalan söylüyor.
Yalan söylediğimizde içimizde yaşadığımız çatışmayı sonlandırabilmek için savunma mekanizmalarını kullanıyoruz. Yalan söylemeyi "Bunu bilmemesi onun için daha iyi, öğrenseydi çok üzülürdü" diyerek rasyonalize edebiliyor ya da durumu olduğundan daha önemsiz bir hale getirip "Sonuçta bir seferlik bir şeydi" gibi cümleler kurarak kendimizi rahatlatabiliyoruz. İlginçtir ki yalan söyleyen kişiler yalanı söyledikleri kişiyi zamanla daha az güvenilir ve dürüst görmeye başlıyorlar. Bunun altında yatan iki sebep var: Birincisi, yalan söyleyen kişiler kendileri nasıl yalan söylüyorlarsa karşılarındaki kişi için de bu ihtimalin varlığını düşünmeye başlıyorlar. İkincisi, hatanın paylaşılması vicdani yükü azaltacağı için bunu yapanın bir tek kendileri olmadığını, herkesin yalan söylediğini düşünüyorlar. Kendi söylediğimiz yalanların başkalarının söylediği yalanlardan daha az zararlı ve daha masum olduğunu düşünmemizin de aslında bu durumu hafifletme çabalarımızdan biri olduğunu söyleyebiliriz.
Lie to Me gibi diziler sağ olsun, artık bir insan yalan söylediğinde bunu nasıl anlayabileceğimizi hepimiz az çok biliyoruz. Yalan söylediğinde kişiyi genelde söyledikleri değil vücut hareketleri ya da fizyolojik reaksiyonları ele veriyor. Normalde konuştuklarından daha yüksek bir tonda, daha tedirgin bir halde konuşuyor ve cümlelerinde daha fazla hata yapıyorlar. Ayrıca bu kişilerin göz bebekleri genişliyor ve gözlerini daha fazla kırpmaya başlıyorlar. Söyledikleri ile surat ifadeleri arasında uyuşmazlıklar olduğu da biliniyor. Tüm bunlar yalan söylendiğini anlamamızda belli ipuçları olabilse de partnerimiz bize yalan söylediğinde bunu anlamamız ne kadar mümkün?
Partnerimiz söz konusu olduğunda durum biraz karışık bir hal alıyor. Bir yandan, o insan hayatta en çok tanıdığımız ve en yakın olduğumuz insanlardan biri haline geliyor. Bu durum onun hal ve hareketlerindeki en ufak bir değişikliği bile fark edebileceğimizi düşündürüyor. Bir yandan da o insan ile o yakınlığa gelebildiysek o yakınlık güven üzerine kurulmuş oluyor ve onun bize yalan söylememesini bekliyor, bize yalan söyleyeceğini aklımıza dahi getirmiyoruz. Partnerimize beslediğimiz bu güven halinden olsa gerek, ilişki ilerledikçe partnerlerin birbirlerinin yalanlarını anlama oranlarında bir düşüş gözlemleniyor.
Doğruları söylediğinizde olacaklardan korktuğunuz için yalana başvurmuş olabilirsiniz fakat muhtemelen sizin ona yalan söylediğinizi fark etmek partnerinizi gerçekleri öğrenmekten daha fazla üzecek ve hayal kırıklığına uğratacaktır. İlişkide yakınlık dediğimiz kavram karşılıklı güven üzerine kuruludur ve biriyle yakın olabilmek o kişi karşısında savunmasız kalabilmeyi ve ona karşı açık olmayı gerektirir. Yalan ise ilişkide kurulabilecek gerçek yakınlığı engelleyebilir. Partnerinize yalan söylediğinizde ister istemez bunun tedirginliğini yaşayacak ve üzerine yalan söylediğiniz konu açıldığında başka şeylerden bahsetmek isteyeceksiniz. En nihayetinde tüm bunlar birbirinizden uzaklaşmanıza sebep olabilir. Bu yazıyla birlikte açık ve dürüst olmanın sağlıklı bir ilişki kurulabilmesi için ne kadar gerekli olduğunu hatırlatmış olalım.