Diyelim ki partnerinizle geçirdiğiniz bir günün sonunda kendisi bulunduğunuz odada değil ama telefonu ya da bilgisayarı sizin bulunduğunuz odada öylece duruyor. Bu durumda aklınızdan partnerinizin telefonunu ya da bilgisayarını karıştırmak geçer mi yoksa bu durumu umursamaz mısınız? Ya da partneriniz bir odada yalnız başınayken kapıyı çalmadan içeri girer misiniz? Bu gibi davranışlar kişilerin özel alanlarını ihlal ediyorlar. Bu yazımızda partnerlerin romantik ilişki içerisinde birbirlerine yaptıkları gözetleme, diğer bir tabirle birbirlerinin hayatlarına burnunu sokma davranışına değineceğiz.
Yapılan bir araştırma gösteriyor ki insanların üçte ikisi partnerlerinin özel eşyalarını karıştırma davranışını gösteriyor. Bu durum literatürde snooping olarak, yani başkasının hayatına müdahale etme/burnunu sokma olarak geçiyor. Bu durumun arkasında yatan motivasyonlar ise değişiklik gösteriyor. Katılımcıların çoğu, gösterdikleri davranışın sadece merak nedeniyle olduğunu söylerken bazıları bu davranışlarının nedeninin partnerlerinin onları aldatıyor olabileceği düşüncesi olduğunu belirtiyor. Belirsizliği Azaltma Teorisine (Uncertainty Reduction Theory) göre, kişiler partnerlerinin onları aldatıp aldatmadığı veya partnerlerine güvenip güvenemeyecekleri gibi cevabı belirsiz soruları netleştirmek adına, yani belirsizliği azaltmak adına böyle bir davranış sergiliyorlar. Fakat şunu da unutmamak gerekiyor ki yapılan bu araştırma, Amerika'daki bir grup lisans öğrencisini kapsıyor ve lisans öğrencilerinin genel nüfustaki oranı düşünüldüğünde bu örneklem çok da temsil edici bir grubu oluşturmuyor; bu da bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini gösteriyor.
Araştırmalar bu gibi davranışların güven eksikliği ile ilgili olduğunu gösteriyor. Partnere güven duymak o kişinin davranışlarını tahmin edilebilir bulmayı ve yüksek sesle dile getirmediği düşünceleri hakkında endişe etmemeyi de kapsıyor. Partnerlerine güven duyan insanlar o kişinin gelecekte de sevgi dolu ve anlayışla olacağına, kendilerine zarar verecek bir davranışta bulunmayacağına ve ihtiyaç duydukları her anda o kişiye ulaşabileceklerine inanıyorlar. Bu da partnerden şüphelenmenin tam tersine denk geliyor. Bir başka çalışmaya göre ise bu davranışı en çok gösterenler, geçmişte bir aldatılma deneyimi yaşayan ya da kendilerini kıskanç olarak tanımlayan kişiler. Geçmişte bir aldatılma deneyimi yaşayan kişiler, bir daha kimseye güvenemeyecekleri gibi bir düşünce geliştiriyorlar ve bu durumu tekrar yaşamamak adına daha önce aldatılmamış insanlara göre daha çok tetikte oluyorlar. Bu konu üzerine yapılan diğer çalışmalar, genellikle biyolojik cinsiyet farkına odaklanıyor. Örneğin, partneri gözetleme veya partnerin özel eşyalarını karıştırma davranışının kadınlar tarafından daha sık yapıldığı belirtiliyor. Bunun nedeni olarak ise kadınların romantik ilişkilerine daha çok yatırım yaptıklarını düşünmeleri ve bu yatırımın boşa çıkmaması için uğraşmaları gösteriliyor. Yine biyolojik cinsiyet farkına dayanan başka bir araştırmada, çiftlere partnerlerinin telefonlarındaki mesajlar okutuluyor ve kişilerin bu mesajları okurken göz hareketlerine bakılıyor. Sonuçlara göre, kadınlar partnerlerinin telefonlarındaki mesajları okurken duygusal içerikli mesajlara daha çok odaklanıyorlar ve o mesajları daha yavaş okuyorlar. Buna karşılık, erkekler partnerlerinin mesajlarını okurken cinsel içerikli mesajlara daha çok odaklanıp onlara daha uzun süre bakıyorlar.
Aslında bu bulgular, evrimsel psikolojinin kıskançlık üzerine söyledikleriyle uyuşuyor. Şöyle ki yapılan araştırmalarda, kadınların ve erkeklerin aldatmaya karşı tepkilerinin farklı olduğu görülüyor. Kadınlar, partnerlerinin başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi veya başka biriyle duygusal olarak bir bağ geliştirmesi gibi 2 durum söz konusu olduğunda partnerlerinin başka biriyle duygusal bir bağ geliştirmesini daha çok kıskanıyor. Erkekler ise partnerlerinin başka biriyle arasında cinsel bir ilişki olmasını daha fazla kıskanıyor. Ancak bu çalışmalarla ilgili literatürde bazı çekinceler olduğunu, aslında kadın-erkek arasındaki önemli derecede farklar olmadığını gösteren kaynakların varlığını da hatırlatmadan geçmeyelim.
Peki neden partnerimizin telefonunu ya da sosyal medya hesaplarını karıştırıyoruz? 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre, aldatıldıklarını fark eden insanların %41'i, aldatıldıklarını partnerlerinin telefonları ya da sosyal medya hesapları aracılığıyla öğreniyorlar. Yani, kimse aldatılacağı düşüncesiyle yaşamak istemiyor ve bir kez bu şüphe akla düştüğünde kişi o şüpheyi yok edip gerçekle yüzleşmeyi tercih ediyor. Kişiler evlenip "mutlu bir yuva" kurduğunda bu gözetleme davranışının son bulması beklenirken yapılan bir diğer araştırma, bu davranışın evlilikte dahi devam ettiğini vurguluyor. Yaklaşık 2 bin evli çifti kapsayan bir araştırma yürütülüyor ve kişilere, partnerleri maillerini ya da mesajlarını okurken veyahut internet geçmişlerine bakarken onları gözetleyip gözetlemedikleri soruluyor. Üç çiftten biri, partnerlerden biri ya da her ikisi de olmak üzere, partnerlerinin özel mesajlarını veya maillerini gizlice karıştırdığını söylüyor. Yaklaşık beş çiftten biri ise partnerinin internet geçmişini kontrol ettiğini belirtiyor.
Bu davranışların ardındaki motivasyonu öğrenmek adına yapılmış araştırmalar, kişilerin bağlanma stillerine odaklanıyor. Çalışmaların bir tanesinde, partnerinin Facebook hesabını karıştırma ile bağlanma anksiyetesi pozitif bir korelasyon gösterirken kaçınmacı bağlanma negatif korelasyon gösteriyor. Yani bağlanma anksiyetesine sahip olan kişilerde partnerinin Facebook hesabını karıştırma davranışı daha fazla görülüyor ve bu durum da kıskançlığın ortaya çıkmasıyla ilişkilendiriliyor. Aslında çoğu insan, özellikle de yakın ilişkilerinde bir şekilde karşısındaki insanın özel hayatına/eşyalarına izinsiz bir şekilde burnunu sokabiliyor. Araştırmalar, bu tarz izinsiz davranışların partnere karşı olan güven eksikliği ve kişinin özbenlik kontrolünde bir dengesizlik sonucu ortaya çıktığını belirtiyor. Fakat partnerin ya da yakın ilişkide bulunulan kişinin hayatına burnunu sokma davranışını önlemek için bunlardan sadece birinin olması yeterli gelmiyor; kişinin aynı zamanda hem partnerine güven duyması hem de kendi öz kontrolünü sağlayabiliyor olması gerekiyor.
Bu tarz gözetleme ya da özel eşya karıştırma davranışları ilişkilerin kalitesini olumsuz etkiliyor ve partnerler arasındaki bağı sarsıyor. O nedenle mümkün olduğu kadar ilişkilerimizde duygularımızı ve düşüncelerimizi açıkça dile getirerek karşılıklı güveni yakalamak gerekiyor. Partnerlerin karşılıklı olarak birbirlerinin hayatlarını kontrol etmesinin aslında gerçekleşebilecek olumsuzlukları engellemeye çok da yardımcı olmadığı gerçeğini fark ederek bu davranışlardan kaçınmak ilişkiler adına en çok yarar sağlayacak adımlar olacaktır.