Kişilik özelliklerimizin yakın ilişkilerimize derinden yansıdığını hepimiz biliyoruz. Özellikle bazı olumsuz kişilik özellikleri; yakınlık kurma, empati yapma ya da duygusal olarak destek verme gibi bir ilişki için kilit öneme sahip davranışları engelleyerek ilişkilerimizin kalitesini azaltıyor. Bu özellikler arasında en çok karşımıza çıkanlar hiç şüphesiz "Karanlık Üçlü" olarak bilinenler oluyor. Narsisizm, psikopati ve makyavelizm olarak tanımlanan bu kişilik özelliklerinden makyavelizmi daha önceki yazılarımızda işlemiştik. Bu yazımızda da narsisizmden ve bu kişilik özelliğinin yakın ilişkilerimize olan etkisinden bahsediyoruz.
Narsist insanların kendilerini etraflarındaki kişilerden üstün gördükleri ve aşırıya kaçacak ölçüde benmerkezci oldukları biliniyor. Kendilerini olduklarından daha zeki ve başarılı görmeye eğilimli oluyorlar. Bununla uyumlu bir şekilde, narsist insanlar problemler karşısında hep kendilerini haklı çıkartarak başkalarını suçlu görme davranışı içerisine giriyorlar. Bu kişilik özelliğine sahip insanların diğer insanlara kıyasla daha az uyumlu oldukları bulunuyor. Örneğin; narsistik kişilik yapısına sahip insanlar, ortak bir karar alınırken genel kanının ne olduğuna bakmak yerine kendi isteklerini kabul ettirmeye meyilli oluyorlar.
Narsist kişiler başkalarının onlara hayranlık duymasını bekliyorlar. Bu kişilerin çevrelerindeki insanları göklere çıkarmaları ya da yerle bir etmeleri oldukça mümkün olabiliyor. Aynı zamanda başkalarının eleştirilerine karşı aşırı derecede hassas oluyorlar ve empati yetenekleri sınırlı oluyor. Yakın, sıcak ve samimi ilişkilere ilgisi belirgin ölçüde az olan bu kişiler; çevrelerindeki insanları kendilerini iyi hissedebilmek, amaçlarına ulaşmak yolunda kullanmaya meyilli oluyorlar.
Peki bu kişilik özelliğine sahip olan insanların sağlıklı romantik ilişkiler kurabilmesi gerçekten de mümkün mü? Kendilerini de başkalarını da yeterince gerçekçi bir şekilde göremeyen narsist kişiler; diğer insanları kendilerinden bağımsız, kendi istekleri, tutkuları ve hisleri olan bireyler olarak benimseyemiyorlar. Onlara göre, diğer kişiler hayatta temel olarak kendi şişirilmiş egolarını beslemek için bulunuyorlar ve hep bu amaca hizmet etmeleri gerekiyor. Burada bahsettiğimiz durumu biraz daha açalım. Narsist kişilerin ilişkilerini kendilerini iyi hissettirecek, kendilerini övmelerini kolaylaştırabilecek bir alan olarak kullandıkları bulunuyor. Narsist insanlar ilişkilerini bir nevi gösteri amaçlı kuruyorlar; bu sebeple de diğerlerinden övgü toplayabilecekleri durumlarda çok daha iyi bir partner gibi davranabiliyorlar. Yine övgü toplama istekleri sebebiyle çekiciliği ya da statüsü yüksek, bir "ödül" gibi görülebilecek kişilerle ilişki kurma ihtimalleri daha fazla oluyor.
Narsistik kişilik yapısına sahip insanların empati eksikliği, durumları da olduklarından farklı algılamalarına yol açabiliyor. Bu kişiler kendi beğenmedikleri özelliklerini başkalarına yansıtabiliyor ve var olan durumu reddetme, başkalarını suçlama, küçümseme, eleştirme, hatta diğer insanlara karşı agresif davranma gibi tutumlar sergileyebiliyorlar. Aslında, narsistlerin duygusal zekası onların diğer insanları manipüle etmesine ve olumlu hislerinden faydalanmalarına yardımcı oluyor. Bu sayede istediklerini elde ediyorlar ama zaten empati yeteneğinden yoksun oldukları için başkalarında sebep oldukları sıkıntıları hissetmiyorlar.
İlişkileri çoğu zaman bir savaş alanı olarak gören narsist bireyler için ilişkilerinde iktidar kurabilmek de büyük önem taşıyor. İlişkilerinin en başında çok dışa dönük ve kendilerine güvenen bir şekilde potansiyel adaylara yaklaşan bu kişiler, yüksek enerjileri ve ilgileri ile gözlerine kestirdikleri kişiyi etkilemeyi başarıyorlar. Kendi çekici özelliklerini ön plana çıkarmak konusundaki üstün yetenekleri sayesinde karşıdaki insanın gözünü kolaylıkla boyayabilen narsistler, genellikle çok iyi bir ilk izlenim bırakıyorlar. Övgüler, hediyeler, romantik sürprizler ve geleceğe dair verdikleri sözlerle karşılarındaki kişiyi kendilerine bağlıyorlar. Ancak zaman geçtikçe ve ilişkide beklenen yakınlık düzeyi arttıkça narsistlerin de ilişkiye olan ilgileri azalıyor. Genel olarak narsist bireylerin bağlılık kurmadan sadece kendilerini tatmin ettikleri sürece bir ilişkide kalmak istedikleri bulunuyor. Bu sebeple de ilişkilerini daha geçici olarak görüyorlar.
Yukarıda bahsettiğimiz durum narsist insanların bir ilişki içerisindeyken de sürekli çevrelerindeki adaylara dikkat etmelerine sebep oluyor. Bağlanmayı bunun önünde bir engel olarak gören narsist bireyler için uzun süreli bir ilişki sürdürmek gerçekten çok zor oluyor. Sağlıklı ilişkileri karşılıklı özen, güven, fedakarlık, değişime açıklık, yakınlık ve empati ile tanımladığımızı düşününce narsist bireyler için sağlıklı ve uzun süreli bir ilişki kurmanın ne kadar zor olduğunu da kolaylıkla görebiliyoruz. Yakınlık kurma ve empati yapma yeteneklerinin zayıflığının yanı sıra, eleştiriye kapalı tutumları ve partnerlerinin gelişmesini umursamamaları onların iyi ve güvenilir bir partner olmaları yolundaki en büyük engellerden birini oluşturuyor.
Bu kişilik özelliğine sahip bir bireyle ilişki kurmak son derece yıpratıcı ve yıkıcı olabiliyor. Kişiye, başlangıçta çok hoş ve çekici gelen partneri zaman içerisinde bambaşka birine dönüşüyor. Narsist bir bireyin partneri olarak kendilerine olan güvenleri sarsılıyor. Partnerlerinin tutarsız davranışlarını (örneğini başkalarının yanındayken sıcak ama evde yalnızken soğuk olmaları) anlamakta zorluk çekiyorlar, hissettikleri sıkıntıyı partnerleriyle paylaşmaları da mümkün olmuyor. Eleştiriye kapalı, onların ihtiyaçlarına karşı ilgisiz ve fedakarlık yapmaktan hoşlanmayan bir partnere sahip olmak duygusal olarak tatmin olmamaları ile sonuçlanıyor. Bu sebeple narsist insanların ilişkileri genelde kısa sürüyor ve yüzeysel oluyor.
Eğer siz de kendinizi böyle bir ilişkinin içinde bulduysanız ve sorunun ne olduğunu anlayamamış durumdaysanız bu yazıyı okumanın size iyi geleceğini umuyoruz.