
Aslında yalnızlık, açlık veya susuzluk hissinin sosyal hayattaki dengidir. Yalnızlığın temel amacı sosyal tehditler karşısındaki farkındalığımızı arttırmaktır. Bu sayede yalnızlık bizi sosyal ilişkiler kurmaya ve halihazırdaki sosyal ilişkilerimizi korumaya zorluyor. Yalnızlık depresyon semptomlarına yol açabiliyor ya da bağışıklık sisteminin bozulmasına sebebiyet verebiliyor. Yalnızlığın dışa vurumu da ilk bakışta göründüğünden çok daha detaylı oluyor. Yalnızlık; ciddi bir sosyal acı, boşluk hissi, toplumdan soyutlanma, güvenilecek kimse olmaması algısı veya değersiz hissetme gibi farklı şekillerde kendisini gösterebiliyor. Ancak, şairler veya düşünürler tarafından defalarca olumlu ve olumsuz şekillerde tanımlanmış olan bu yalnızlık hissinin aslında üç temel boyutu bulunuyor: duygusal yalnızlık, sosyal yalnızlık ve kolektif yalnızlık.
- Duygusal Yalnızlık: Bu duygu insanın hayatında samimi bir şekilde güvendiği, bağlandığı ve onun varoluşunu olumlayan birine sahip olmamasına dair algısına deniyor. Kişinin partnerinin olup olmaması duygusal yalnızlığın en büyük belirleyicisi olarak görülüyor. Fakat duygusal yalnızlık bir ebeveynin veya çok yakın bir arkadaşın varlığıyla da giderilebiliyor. Duygusal ve sosyal yalnızlık kategorizasyonunu oluşturan bilim insanı Weiss'a göre duygusal olarak yalnız olan bir birey, sürekli olarak çevresindekileri ihtiyaç duyduğu yakın ilişkiyi verebilme potansiyellerine göre değerlendiriyor. Bu yalnızlığın giderilmesi de ancak bu ihtiyaç duyulan yakın ilişkinin kurulmasıyla sağlanıyor.
- Sosyal Yalnızlık: Bu duygu yukarıda tanımladığımızdan farklı olarak insanın hayatında nitelikli arkadaşlık veya aile ilişkilerine sahip olmadığı algısına deniyor. Sosyal yalnızlık bireyin sıkılmış, dışlanmış ve amaçsız hissetmesine sebep olarak depresyon ve anksiyete hislerini tetikliyor. Weiss'a göre bu tür yalnızlık hisseden bireyler, dahil olabilecekleri gruplara katılmalarını sağlayacak aktiviteler aramaya motive oluyorlar. Yalnızlık hislerini de ancak kendilerini ait hissettikleri bir arkadaş ağının parçası olarak giderebiliyorlar. Sosyal bir ortamda dışlanmış hissettirilen bir birey kendisinde davranışlarını değiştirme zorunluluğu hissediyor. Bu yüzden de sosyal yalnızlığın caydırıcılığı sayesinde medeniyetin gelişimine katkı sağladığı söylenebilir.
- Kolektif Yalnızlık: Bu yalnızlık türü kişinin kendisini bir grup veya sosyal zümreyle özdeşleştirememesinden kaynaklanıyor.
Kısacası sosyal ve duygusal yalnızlık farklı sosyal eksikliklere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Sosyal yalnızlık, genelde tatmin edici arkadaşlıkların; duygusal yalnızlık ise genelde tatmin edici romantik ilişkilerin eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu iki yalnızlık türü farklı öznel tecrübeler sunuyor ancak ikisinin de dikkate değer bir ortak çekirdeğe sahip olduğunu yadsıyamayız.