Hepimiz kalbimiz kırıldığında, bir ortamda dışlandığımızı hissettiğimizde ya da sevdiklerimiz tarafından beklediğimiz ilgiyi göremediğimizde "canım acıyor" gibi ifadeler kullanmışızdır. Peki bu üzüntü veren durumlar gerçekten de bizde bir acıya sebep oluyor mu? Hissettiğimiz bu acı fiziksel olarak yaşadığımız bir acıyla, yani bir yerimizi incittiğimizde duyduğumuz sızıyla gerçekten de aynı olabilir mi? Yapılan araştırmalar, bunun mümkün olabileceğini söylüyor. Sevdiğimiz birinin kaybı, bir grup tarafından dışlanma veya aldatılma gibi duygusal acı veren durumlar beynimizde fiziksel acı ile aynı bölgeleri uyarıyor ve her ikisi de nörobiyolojimizi aynı şekilde etkiliyor.
Araştırmacılar, bu iki acı türünün üzerimizdeki etkisini incelemek adına Cyberball adlı internet üzerinden oynanan bir oyun düzenliyorlar. Bu oyunda katılımcılar gerçekten var olduğunu düşündükleri fakat aslında bilgisayar simülasyonu olan 2 farklı oyuncuyla bir top oyunu oynuyorlar. Buna göre, oyuncular birbirlerine topu atıp tutuyorlar. Oyunun ilk turunda, katılımcının karşısındaki 2 bilgisayar simülasyonu katılımcıyı oyuna dahil ediyor, fakat ikinci tura gelindiğinde katılımcıya bir tür sosyal dışlanma uygulanıyor ve top atılmıyor. Oyunun ilk 2 turu bittikten sonra, katılımcıların beyin faaliyetleri görüntüleniyor. Bulunan sonuçlara göre, oyuncuların oyundan dışlandığı zaman içerisinde, beyinlerinde fiziksel acının da aktive ettiği bölgelerin etkin hale geldiği görülüyor. Bunun üzerine, bu iki acı türü arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak adına bir acı türüne dayanıklılığı az olan kişilerin diğer acı türüne karşı nasıl bir dayanıklılık gösterdiği araştırılıyor. Bulgular bir acı türüne dayanıklılığı az ya da çok olan kişilerin diğer acı türüne de benzer şekilde dayanıklılık gösterdiği yönünde. Örneğin, fiziksel acı eşiği düşük olan biri, herhangi bir ortamda dışlandığında ya da sevdiği birini kaybettiğinde bu durumla da daha zor başa çıkabiliyor.
Diğer çalışmalar ise bize bir acı türünü hafifleten şeylerin, diğer acı türünü de dindirebildiğini gösteriyorlar. Örneğin, fiziksel acı esnasında belirli katılımcılara sevdiklerinin elini tutmak, sarılmak gibi sosyal bir destek verilirken öteki katılımcılara herhangi bir destek verilmiyor. Beyin faaliyetleri incelendiğinde sosyal destek alan kişilerin beyinlerindeki acıyla ilişkili bölgelerin aktivitesinde azalma olduğu görülüyor. Yine aynı şekilde, sosyal bir acı yaşayan bir grup katılımcıya ağrı kesici etkiye sahip bir ilaç verilirken diğer bir grup katılımcıya plasebo* veriliyor. Katılımcıların beyin görüntülerine bakıldığında ağrı kesici verilen katılımcıların, acıyla ilgili bölgelerin aktivitesinin çok daha düşük olduğu bulunuyor.
Tüm bu bulgular gösteriyor ki beynimizde acıyla ilişkili bölgeleri yalnızca fiziksel acı aktif hale getirmiyor, duygusal acı da aynı miktarda etkili oluyor. O kadar ki sadece ayrılmış olduğumuz sevgilimizi düşünmek bile acıyla ilgili bölgelerin aktif hale gelmesine sebep olabiliyor. Bu da bize insan beyninin aslında ne denli hayranlık uyandırıcı bir yapı olduğunu bir kez daha gösteriyor.
*Plasebo: Plasebo, ilaçların etkisini araştırmak için kullanılan deneylerde, katılımcılara ilaçmış gibi verilir, aslen hiçbir fonksiyonu yoktur çünkü hiçbir etken madde içermez. İlaçların olası psikolojik etkilerini de hesaba katmak için geliştirilen bir yöntemdir.