Bazen eğlenmek bazen ise işlerimizi kolaylaştırmak için teknolojiyi hayatımızın hemen hemen her alanında kullanıyoruz. Gelişen teknoloji ilişkilerimizi de çok farklı yönlerden etkileyebiliyor. Bu yazımızda insanların seks robotlarıyla ve sanal gerçeklikle olan ilişkilerine değineceğiz. Bunu cinsel bir devrim ya da yenilik olarak görmek mümkün ama bunun herkese hitap etmemesi de oldukça anlaşılır bir durum.
Dijital cinselliği ikiye ayırıyoruz. Birincisi, ilişkimizde veya cinsel hayatımızda teknolojiden faydalanmamız. Seksting yapmak, Skype kullanmak ya da cinsel partnerler bulmak için Tinder gibi uygulamalardan yararlanmak buna birer örnek oluşturabilir. Bu yazımızda bu türden bir kullanımdan çok ikinci türe, yani teknolojiden faydalanarak bir partnere ihtiyaç duymadan deneyimlenen cinselliğe odaklanacağız.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bilim kurgu filmlerinde ve televizyon şovlarında seks robotlarına sık sık rastlıyoruz. Peki seks robotlarının tarihi ne zamana dayanıyor? Hint resimlerinde tasvir edildiği üzere seks bebeklerinin tarihi 17. yüzyıla kadar dayanıyor. Paris kataloglarında 1908 yılında yayınlanan reklamlar mevcut. Amerika'da ise seks robotları 1968'de pornografik dergilerde tanıtılmaya başlanmış. Eski tarihlere dayanan seks robotları, günümüzde 20. yüzyılın şişirilebilir plastik bebeklerine karşı bir devrim yaratıyor.
Seks robotlarının hayatımıza girmesiyle ve gösterdikleri ilerlemeyle birlikte bu konudaki araştırmalar da hız kazanıyor. Bir grup üniversite öğrencisiyle yapılan araştırma sonuçları katılımcıların, basit insan bedenine sahip NAO isimli robotun özel bölgelerine dokunduklarında özel olmayan herhangi bir bölgelerine dokunduklarına kıyasla daha çok fiziksel uyarılma yaşadıklarını gösteriyor. O bölgeyi sadece işaret ettiklerinde ise herhangi bir etki olmuyor. Başka bir çalışmaya göre ise öğrencilerin yüzde 76'sı bunu kötü bir fikir olarak görürken, yüzden 11'i iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. Yapılan bir başka bir araştırma ise insanların seks robotlarını içeren fantezilerine odaklanıyor. 4000 katılımcı ile cinsel fanteziler üzerinden yapılan bu araştırma, katılımcıların yaklaşık yüzde 14'ünün daha önce bir robotla seks yapma fantezisi kurduklarını gösteriyor. Araştırmacılar bu oranın daha yüksek olmamasının nedenini cinsiyet ya da cinsel yönelim fark etmeksizin insanların cinsellik üzerinden sadece cinsel ihtiyaçlarını değil, duygusal ihtiyaçlarını da karşılamalarına dayandırıyor. şimdilik robotlar sadece mekanik bir cinsellik sağlamaya yetebilseler de gelecekte iyi bir programlamayla hem görünüş hem kapasite olarak duygusal ihtiyaçlara da cevap verebilir hale gelebilecekleri düşünülüyor.
İnsanların insana benzeyen robotlara karşı fiziksel uyarılmayı deneyimlemesi ve robotlar üzerinden cinsel fanteziler kurmaları oldukça önemli bulgular. İnsanlar seks robotlarıyla cinsel tatmini bulabiliyorlar. Sanal gerçeklik ise pasif pornografinin ötesine geçerek insanların gerçek dünyada yaşayamayacakları kadar yoğun deneyimler yaşamalarını sağlayabiliyor. Cinsellik, kişiden kişiye değişebilen bir deneyim. Bazıları için seks robotları, tek taraflı bir ilişki olduğundan ve insan ilişkilerine kıyasla daha az duygusal risk taşıdığından daha tercih edilebilir olabilir. Bazıları ise bunu yalnızlıktan kaçmak için kolay bir çözüm olarak kullanabilir.
Peki tasarlanan bu robotlar gerçek bir partnerin yerini tutabilir mi? Robotlara insanlara olduğu gibi bağlanmak mümkün mü? Henüz bu soruya bilimsel bir cevap verememekle birlikte yapılan araştırmaları takip etmeye devam ediyoruz. Bu gibi ihtimaller bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Seks robotları, yakınlık ve bağlanma gibi insan ilişkilerine özgü kavramların yozlaşmasına yol açabilir mi? Özellikle ataerkil toplum normları üzerinden düşününce, kadın bedeninde tasarlanan seks robotlarının kadının metalaştırılması ve bedenen sömürülmesini besleyip beslemeyeceği de bir diğer tartışma konusu.İnsan ilişkileri; medya, online-dating, pornografi gibi teknolojinin sunduğu imkanlarla değişim gösteriyor ve yeni bir boyut kazanıyor. Her birinin pozitif ve negatif sonuçları var. Seks robotları ve sanal gerçekliğe de bu şekilde bakmak gerekiyor. Ne yazık ki günümüzde digiseksüeller (teknolojik gelişmeleri cinselliğinin önemli bir parçası olarak gören insanlar) her norma uymayan cinsellik deneyimi gibi toplum tarafından olumsuz algılanabiliyorlar. Oysa ki cinsellik herkes tarafından farklı farklı deneyimlenen, akışkan bir kavram.