Başkalarının başarısızlığından ya da talihsizliğinden keyif alma durumunu tam olarak açıklayan bir kelime ne İngilizce ne de Türkçe'de bulunuyor. Fakat literatürde bu durumu tam olarak açıklayan Almanca bir kelime var: Schadenfreude. Zaman zaman imrenme duygusuyla açıklanmaya çalışılan schadenfreude, yani başkalarının başına gelen kötü şeylerden hoşnut olma durumu, sebebi her ne olursa olsun sosyal açıdan kabul edilemez ve kötü niyetli bir tutum olarak görülebiliyor. Ancak araştırmalar gösteriyor ki schadenfreude aslında insan gelişiminin en erken dönemlerinde oluşmaya başlıyor.
Araştırmalara göre 4 yaşındaki bir çocuk, bir diğer çocuğun çamura düşmesine gülüyor; eğer çamura düşen çocuk, kendi arkadaş grubunun oyuncaklarını bozan türde bir çocuksa, çamura düşmesini görmekten daha da fazla zevk alıyor. 7 yaşından itibaren ise çocuklar, bir oyunda berabere kalmaktansa, rakiplerinin kaybetmesi durumunda oyundan daha fazla zevk almaya başlıyor. 2013 yılında yapılan araştırmalardan birinde, çocuklar kendileriyle aynı yemek zevkine sahip olmayan kuklalara zarar verilmesini izlemeyi kendileriyle aynı yemek zevkine sahip kuklalara zarar verilmesini izlemeye tercih ediyorlar. Bütün bu araştırmalar schadenfreude'nın aslında kompleks bir duygu olduğunu ve çok erken yaşlarda gelişmeye başladığını bize gösteriyor.
Başkalarının başına gelen kötü şeylerden zevk almanın ilk koşulu insandışılaştırma (dehumanization). İnsandışılaştırma deyince her ne kadar korkunç senaryolar aklımıza gelse de aslında hepimizin yaptığı bir şey olmaktan fazlası değil. İnsanlar kendi gruplarını diğer gruplara kıyasla daha insancıl özelliklere sahip olarak görme eğiliminde oluyor.
Schadenfreude'nın kökeninde farklı koşullar yatıyor. Bunlardan ilki, başına talihsizlik gelen kişinin talihsizliğinden çıkar sağlıyor olmak. İnsanlar kendileri ve diğerlerini ben ve öteki, kendi-grubum ve yabancı-grup olarak kategorilere ayırmaya yönelik bir eğilime sahip oluyor. Ayrıca, kişiler kendilerini güçlü bir şekilde bir gruba ait hissettiklerinde grup çıkarlarını, kişisel çıkarlarından üstün tutmakta sorun görmüyor. Dolayısıyla yabancı grubun başına gelen talihsizlik, kişinin kendi grubuna bir çıkar sağlıyorsa, schadenfreude oluşabiliyor. Bir diğer koşul ise başına talihsizlik gelen kişinin veya grubun bu talihsizliği hak edip etmemiş olması. Hak etme durumunda schadenfreude duygusu, kişide evrensel simetri ve denge durumuna ulaşmış olmaktan zevk almak olarak açıklanıyor. Schadenfreude'nın kökeninde bulunan en önemli sebep ise imrenme duygusu çünkü imrenme ve schadenfreude aynı duygu karışımlarından oluşuyorlar: Kendini aşağıda görme, karşı tarafa düşmanlık ve kin. Yine schadenfreude ve imrenme hissedildiğinde, ikisi de benzer duygulara yol açıyor: Suçluluk, utanç, bastırma ve özlem.
Yapılan bir araştırmada insanlara, başlarına kötü bir şey gelen insanlar gösteriliyor ve yanak kasları makineyle takip ediliyor. İnsanlar "Vah vah, üzücü" gibi kelimeler kullansa ve bunu dile getirseler de katılımcıların çoğunun yanak kaslarının gülümseme şeklinde belirsizce kasıldığı bulunuyor. Bu da bize schadenfreude duygusunun aslında ne kadar yaygın ve doğal ama aynı zamanda, sosyal olarak onaylanmadığı için, bir o kadar da saklamamız gereken bir duygu olduğunu hatırlatıyor.