
Sosyal varlıklar olarak farklı özelliklere sahip ilişkiler kuruyoruz ve bu ilişkilerimizi de çeşitli şekillerde sınıflandırıyoruz. Bu tarz sınıflandırmalar her ne kadar genelleme içeriyor olsalar da bazen onları kullanmak elverişli olabiliyor. Çünkü içlerinde insanların duyguları ve davranışlarıyla ilgili beklentilerimizi ve deneyimlerimizi barındırıyorlar. Bu sınıflandırmalar, duygu ve davranışları anlamamızı ve bazı durumlarda insanların nasıl davranacaklarını tahmin edebilmemizi sağlıyor. Arkadaşlık ilişkilerimiz de aslında bu sınıflandırmalarımızdan biri. İlişki kurmamızı sağlayan sosyal davranışlarımız; güncel ve geçmiş deneyimlerimizin, etkileşimlerimizin tekrarı ve birleşimiyle çok geniş bir zaman sürecinde oluşuyor. Arkadaşlık kavramının günümüze kadar gelmesinde ise bizi çevremize karşı daha uyumlu bir hale getirmesinin ve bize sağladığı sayısız faydanın etkisi bulunuyor. Örneğin; arkadaşlık, bazı erkek maymun cinslerinde statüyü ve üreme başarısını, dişi maymun cinslerinde ise yaşam süresini artırıyor ve yine dişilerin stres seviyelerini düşürüyor. Aynı zamanda, arkadaşlık ve arkadaşlığın bireylerde yarattığı karşılıklı güven hissi, duygusal istikrarlılık (emotional stability) ve çatışmaları çözme gibi konularda fayda sağlıyor. Arkadaşlığın bir diğer önemli faydası ise bizi yardıma, iş birliğine açık ve istekli bir hale getirmesi. Bu iş birliğinin sıklığı ve türü çeşitli sosyal etkenlere göre değişiklik gösterse de bazı araştırmalar insanların ve hayvanların, sosyal etkileşimlerin yol açabildiği belirsizliği azaltmak için iş birliği ve arkadaşlık içeren ilişkiler kurduğunu gösteriyor. Bu belirsizlik, daha önce de bahsettiğimiz sınıflandırmalar sayesinde arkadaşlarımızın davranışlarını "önceden tahmin edebilmemiz" yoluyla azalıyor.
Arkadaşlık kurmanın yanı sıra, arkadaşlıklarımızı sürdürmeye ve zedelendiklerinde onları onarmaya karşı doğal bir eğilimimiz bulunuyor. Bunu gerçekleştirebilmemiz için, içinde bulunduğumuz grubun üyelerini ve onlarla olan etkileşimlerimizi hatırlamamız gerekiyor. Bu sayede, davranışlarımızı ilişkiye ve ortama uyacak şekilde ayarlıyoruz. Hayvanlarda ve insanlarda arkadaşlığın iş birliği içeren davranışlarla ilişkilendirilmesi, davranışlarımızı ve arkadaşlarımızın bu davranışlara olan tepkilerini hatırladığımızı gösteriyor. Örneğin, birinin bize yardım edip etmediğini veya bize nasıl davrandığını aklımızda tutabiliyoruz. Böylece ilerideki davranışlarımızı da bu kişinin tutumlarına göre şekillendirebiliyoruz. Arkadaşlıklar kurma ve onları onarma eğilimimiz; endokrin sistemimiz, sevgi hormonu olarak bilinen oksitosin ve stres tepkilerimizin ölçülmesini sağlayan bazı hormonlar tarafından destekleniyor. Örneğin; oksitosin, ilişki kurmak için bizi harekete geçirirken stresle ilişkili olan hormonlarımızın salınımını azaltıyor. Yani ilişki kurmak, stres seviyemizi azaltabiliyor. Bazı araştırmalar ise yakın bir arkadaşı kaybetmenin hayvanlarda da strese yol açtığını ve bu hayvanların stres altındayken başkalarıyla arkadaşlık kurma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle, hormonlarımız da arkadaşlık kurmamızı ve bu arkadaşlıkları sürdürmemizi destekliyor.
Peki arkadaşlarımızı nasıl seçiyoruz? Arkadaşlarımız ve onlarla geçireceğimiz zaman bizlerin bir seçimi. Bu seçimlerde her ne kadar bireysel ölçütlerimiz farklılaşsa da araştırmalar, insanlarda ve hatta hayvanlarda hayatta kalma olasılığımızı artıran ve arkadaş seçimimizi etkileyen ortak unsurlar olduğunu gösteriyor. Bu unsurlardan biri fiziksel yakınlık. Karşılıklılık ya da karşılıklı özgecilik, bireylerin hayatta kalmak için kendi zararlarına da olsa birbirlerine karşılıklı yardımda bulunması olarak tanımlanıyor. Bu durumla ilişkilendirilen fiziksel yakınlık, yardım etme ve yardım edilme şansımızı artırıyor. Bunun yanı sıra, arkadaşlarımızı seçerken arkadaş sayımızı ve arkadaşlarımızın bize olan bağlılık seviyelerini, bizi yeri doldurulamaz biri olarak görüp görmemelerini, onlarla arkadaş olmamızın bize sağladığı imkanları, birbirimizle iletişim kurabilme ve birbirimizi sezgisel olarak anlayabilme becerimizi göz önünde bulunduruyoruz. Kişiyle olan ortak noktalarımız ve çıkarlarımız da seçimlerimizi etkiliyor. Örneğin, benzer şeylere değer verdiğimiz ve hatta aynı kişileri düşman olarak benimsediğimiz kişilerle arkadaşlık kurma olasılığımız daha yüksek gözüküyor. Bu kişilerle bir ilişki kurduğumuzda aslında hem kendimiz hem de karşı taraf için kazancımızı ve hayatta kalma imkanımızı artıracak şekilde davranıyoruz. Bazı araştırmalar, hayvanlarda gözlemlenen arkadaş tercihlerini ortaya çıkarırken kendi seçimlerimize de farklı bir bakış açısından bakmamızı sağlıyor. Arkadaş seçimimizi biyolojik, genetik, yaş ve statüyle ilgili faktörler de etkiliyor. Örneğin bazı maymun cinslerinde, uzun dönemli arkadaşlık ilişkilerinin oluşmasını etkileyen en önemli etkenin anne ve kardeşler başta olmak üzere, anne soyundan gelen akrabalık olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra babanın soyundan gelen akrabalık, aynı statüde ve yaşta bulunma gibi özellikler de arkadaşlık seçimlerinde göz önünde bulunduruluyor. Bazı durumlarda ise bu kişiler hayatımızda olmadığında, tanımadığımız ve aynı soydan gelmediğimiz bireylerle de ilişki kurabilmenin faydalarını görüyoruz.
Her ne kadar ilişkilerimizin özellikleri farklılaşsa da arkadaşlarımızla kurduğumuz etkileşimlerin bize ve onlara kattığı ortak değerler olabiliyor. Örneğin, birinin varlığının ve varlığımızdan memnun olmasının verdiği zevk, karşılıklı anlaşmanın uyandırdığı şefkat, ortak ilgi alanlarının yarattığı heyecan, yardım ettiğimizde ve bize yardım edildiğinde hissettiğimiz sevgi ve destek gibi bazı deneyimler, her ne kadar farklı şekillerde karşımıza çıksa da hayatta kalmamıza birbirinden farklı yollarla yardımcı oluyor. Günümüzde belki hayatta kalmak için bundan fazlasına ihtiyacımız olabiliyor ama bu durum arkadaşlıklarımızın hayatımızı daha anlamlı kıldığı gerçeğini değiştirmiyor.