Sanat, biz fark etsek de etmesek de hayatımızın her alanında karşımıza çıkabiliyor. Aslında, sanatı içeren birçok şeyle iç içe yaşıyoruz. Örneğin; yürürken müzik dinliyoruz, dizi ve film izliyoruz, bazen ise bir şarkı dinlerken farkında olmadan ritim tutuyoruz veya sözlerini mırıldanıyoruz. Bu yazımızda sanatsal aktivitelerin neden bu kadar hayatımızın içinde olduğuna ve sanatın iyileştirici yanlarına değineceğiz.
Bazı araştırmalar, sanatın psikolojik iyilik halimizi etkileyen ve birbirleriyle iç içe olan üç farklı boyutunu inceliyor: Sosyal, duygusal ve bilişsel boyutlar. Sosyal boyut; toplumla kurduğumuz ilişkileri, iletişim becerilerimizi, beraberlik ve karşılıklılık gibi unsurları içeriyor. Sanatı bu yönden inceleyen araştırmalara bakacak olursak sanat, toplumdan soyutlanmış hisseden bireylerin toplumla yeniden ilişki kurmalarına, topluma daha fazla dahil olmalarına yardımcı olabiliyor. Özellikle kolektif bir şekilde uygulanan sanatsal aktiviteler, sorunları ve beraberinde getirdiği hisleri paylaşabilmek ve bunlarla başa çıkabilmek için bireye güvenli, destekleyici ve kapsayıcı bir ortam sağlayabiliyor. Başka araştırmalar ise özellikle tiyatronun ve bir grupla birlikte müzik yapmanın kişilerarası iletişimi ve empatiyi iyileştirdiğini, karşılıklılık ve güven gibi unsurlarla birlikte sosyal zekayı geliştirdiğini savunuyor. Sanatın bu gibi faydaları bireylerde içinde bulundukları topluluğa ait olma duygusu yarattığı için bireylerin temel sosyal ihtiyaçları karşılanabiliyor. Tüm bunlar ise hem fiziksel hem de psikolojik iyilik halimizi artırabiliyor; çünkü sanat bireye yalnız olmadığını, topluma olumlu bir etkisi olduğunu, toplumda var olabildiğini ve toplum tarafından kabul edildiğini hissettirebiliyor.
Peki hiç becerinize bakmadan, kimseyi umursamadan, içinizden geldiği gibi şarkı söylediğiniz, dans ettiğiniz, resim yaptığınız oldu mu? İkinci boyut olarak sanatın duygu durumumuzu nasıl etkilediğini inceleyen araştırmalara göre, içimizden geldiği gibi, tüm doğallığıyla duygu durumumuzu yansıttığımız zaman sanat; bireyin kendini daha iyi anlamasını, her türlü duyguyu deneyimlemesini, bunları anlamlandırabilmesini ve kabul edebilmesini sağlıyor. Bu tarz sanatsal aktivitelere katılım ise bireylerin kendi duygularıyla doğrudan ve içten bir bağ kurabilmesine izin verdiği için psikolojik iyilik halini ve yaşam kalitesini olumlu etkileyebiliyor. Örneğin; bazı araştırmalar, sanat içeren deneyimlerde bulunmanın, kortizol seviyelerini düşürerek depresyon, kaygı, stres ve yorgunluk gibi durumlara iyi geldiğini bildiriyor. Sanat, duygu durumuna iyi gelebiliyor; çünkü sadece bireye ait olan bu sanatsal alan, kişinin kendi zihinsel ve duygusal durumu hakkında bilgi edinmesini ve bu duygularla bağlantı kurmasını sağlıyor. Başka bir deyişle sanat, bireylerin kendi deneyimleriyle ilgili duygularını keşfetmelerine, bunları ifade etmelerine ve yaşamlarını olumlu bir şekilde yönetebilmeleri için kendi kişisel kaynaklarını keşfetmelerine izin verebiliyor. Bu sürecin altyapısı ise sanatsal aktivitelerle ilgilenirken beynimizde zevk ve ödülü işleyen beyin ağlarının aktive olması.
Sanatın duygu durumuzu nasıl iyileştirdiğini inceleyen başka bir araştırma ise bunu, sanat eserinde tasvir edilenle kurduğumuz psikolojik mesafeye bağlıyor. Kurulan bu psikolojik mesafe, bireyde bir güvenlik hissi yaratabiliyor ve kendi olumlu veya olumsuz duygu durumumuzu yansıttığımız aktivitenin duygusal yoğunluğunu azaltarak bu duygularla daha kolay başa çıkmamızı sağlayabiliyor. Sanatsal aktiviteye veya sanat eserine duygusal bir odakla bakmaktansa mesafe aldığımızda ve o eserin estetik özelliklerine odaklandığımızda, olumsuz duygusal içeriği olumlu veya güzel bile görebiliyoruz ve bu da beynimizdeki ödül sistemini aktive ediyor. Örneğin; olumsuz duygular deneyimleyen biri hüzünlü müzik dinlemekten zevk alabiliyor çünkü dinlediği müziğin estetik özelliklerine odaklanabiliyor. Bu sayede, kendi deneyimlediği olumsuz duygulardan kısa bir süreliğine mesafe alarak olumsuz duyguları düzenlemek için kendine bir alan açabiliyor. Kısacası sanatsal aktiviteler, duygu düzenleme becerilerimizi geliştirerek duygularımızı daha tolere edilebilir bir şekilde deneyimlememize ve hem psikolojik hem de fiziksel iyilik halimizi arttırmamıza yardımcı oluyor.
Son olarak bilişsel boyut, içinde eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi; uzamsal ve matematiksel becerileri barındırıyor. Sanatın kullanımı ile yaratıcı, eleştirel düşünme, öz farkındalık gibi beceriler arasında bir ilişki bulunuyor. Örneğin; dansın, özgünlük içeren yaratıcı düşünme süreçlerini; müzik eğitiminin uzamsal düşünme becerilerini; plastik sanatların ise bireylerin hayatı anlama ve yaşadıklarını yorumlama becerilerini geliştirmeye yardımcı olduğunu bildiriyor. Kısacası sanat; açık, yaratıcı, eleştirel ve esnek düşünmeyi geliştirmeye yarayan imkanlar sağladığı için sanatın duygusal, zihinsel ve fiziksel yaşam kalitemizi artırdığı görülebiliyor. Bu faydaların yanı sıra, çeşitli sanat dalları ile uğraşan bireyler kendilerini ifade etmekte, benlik algılarında, öz saygılarında, öz güvenlerinde ve dayanıklılık becerilerinde bir gelişim gözlemlediklerini de bildiriyorlar. Bazı araştırmacılar ise sanatın kimlik gelişimi, aidiyet ve eylemlilik (agency) gibi çeşitli psikolojik ihtiyaçları karşılamakta da yardımcı olabileceğini öne sürüyor. Sanatın ve yaratıcılık içeren süreçlerin bu iyileştirici ve geliştirici özellikleri sayesinde bireylerin, eylemlilik olarak da bilinen, kendi hayatlarında bir etki ve değişim yaratabileceklerine, hayatları üzerinde bir kontrole sahip olduklarına olan inançları gelişebiliyor. Bu da psikolojik iyilik halimiz ve genel refahımız için önemli bir unsur.
Sanat ve sanatsal aktiviteler, herkesin günlük hayatla baş etme şeklini destekleyen bir rol oynayabiliyor. Sanatın bu iyileştirici gücünden aynı zamanda klinik ortamlarında ve hastanelerde yararlanılıyor. Örneğin; sanat terapileri, çeşitli kurumlarda kolektif veya bireysel olarak da uygulanabilen ve genelde psikoterapiye entegre edilen bir yöntem olarak tercih edilebiliyor. Sanatsal aktiviteler, kronik ve fiziksel rahatsızlıklarla baş etmemize yardımcı olabiliyor ve hatta hastane ortamındaki sanat kullanımının hastalara olan etkilerini inceleyen araştırmalar bulunuyor. Bu araştırmalara göre, kronik rahatsızlığa sahip olan bazı bireyler, hissettikleri rahatsızlıkla baş edebilmek için sanatsal faaliyetlerden yararlanabiliyorlar. Bu bireyler tarafından sanat; ağrıyı ve zamanı yönetmenin etkili bir yolu olarak görülüyor. Sanatın bu faydaları, aynı zamanda sağlıklı yaşlanmaya katkıda bulunabiliyor.
Sanatın iyileştirici özellikleri ve sanatla olan ilişkimiz üzerine yapılan çoğu araştırma, bu alanda daha fazla araştırmanın gerekliliğini vurguluyor. O yüzden sanatla olan ilişkimiz üzerine daha fazla bilgi birikimine ihtiyacımız var. Ama yine de şimdiye kadar yapılan araştırmalar bile aslında sanatın neden bu kadar hayatımızın içinde olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.