'Borderline' özellikle Twitter kullanıcılarının hakkında en az bir tweet görmüş olmaları muhtemel olan ve popüler kültürde adı oldukça sık geçen bir kişilik bozukluğu. Borderline kişilik bozukluğu dendiğinde insanlar genellikle bunu dengesiz bir ruh hali ile ilişkilendiriyor. İnişli çıkışlı ruh halinin borderline kişilik bozukluğunun en çok bilinen semptomu olması birçok kişinin -aslında öyle olmasalar da- "Acaba ben de borderline olabilir miyim?" şeklinde düşünmesine neden olabiliyor. Fakat bu konuda detaylı bilgi edindiğimizde borderline kişilik bozukluğunun -tıpkı diğer psikolojik problemler gibi- sadece tek bir semptom ile nitelendirilmesinin yanlış olduğunu fark ediyoruz. Bunun yanında bu problemin kişinin günlük hayatını birçok farklı açıdan etkilediğini ve bu etkilerin hem kendisi hem de başkalarıyla kurduğu ilişkilerde görüldüğünü anlıyoruz. Bu yazımızda Borderline kişilik bozukluğunun aslında ne olduğunu ve bu psikolojik problemi deneyimlemenin kişinin romantik ilişkilerine etkisini açıklamayı amaçlıyoruz.
Borderline Kişilik Bozukluğu Nedir?
Türkçe karşılığı Sınırda Kişilik Bozukluğu olan bu psikolojik problemin en belirgin semptomlarından biri, kişinin kendisiyle çalkantılı bir ilişki kurması. Bu çalkantılı ilişki duygusal, bilişsel, motivasyonel ve davranışsal seviyede olmak üzere dört kategoriye ayrılıyor. Bu çalkantıların bir kişilik bozukluğuna işaret edebilmesi için ciddi boyutlarda olmaları ve kişinin gündelik hayatını etkilemeleri gerekiyor fakat varlıkları geçici veya sürekli olabiliyor. Bu çalkantıları ben de yaşıyorum diye düşünüyor olabilirsiniz fakat tek başına bu durum, sizin de bir kişilik bozukluğu geliştirdiğiniz anlamına gelmiyor olabilir. Özellikle içinde bulunduğumuz pandemi ve eve kapanma döneminde yaşadığınız stres ve bilişsel kapasitelerinizin zayıflaması bu hisse sebep olabiliyor.
Sınırda kişilik bozukluğu duygusal istikrarsızlık, kendine zarar verme deneyimleri, terk edilme karşısında çılgın çabalar, dış dünyadan kopma deneyimleri, kronik boşluk hissi, kişinin kendisi ile olan dengesiz ilişkisi, istikrarsız benlik algısı, dürtüsel davranışlar ve öfke semptomlarıyla fark ediliyor.
Erken Dönem Çocukluk ve Borderline Kişilik Bozukluğu
Kaygılı-kararsız bağlanma ve kaçıngan bağlanma stillerinden birine sahip olmanın sınırda kişilik bozukluğu ile ilişkili olduğu düşünülüyor. Hem borderline kişilik bozukluğuna hem de bu iki bağlanma stilinden birine sahip olan bireyler, uzun süreli ve yakın bir ilişki sürdürebiliyorlar ancak bu süre boyunca hem bağlılık hem de reddedilme konusunda şüphe duyuyorlar.
Borderline kişilik bozukluğu semptomları gösteren bireylerin erken dönem duygusal deneyimlerinden birini diğerleri tarafından sürekli olarak duygularının geçersiz kılınması oluşturuyor. Bu deneyimin sınırda kişilik bozukluğu gösteren kişilerde ortak bir şekilde görüldüğü biliniyor. Bu kişiler çocukluklarında sürekli olarak eleştiriye maruz kalıyor ve hatta duygusal tepkileri sebebi ile ceza dahi alıyorlar. Ebeveynleri tarafından bu tip davranışlara maruz bırakılan kişiler, bu durumu içselleştiriyorlar ve benzer davranışları ilişkileri içinde de gösterebiliyorlar. Bu davranışlar hem ilişki için sorun yaratabiliyor hem de bu davranışları tekrarlamak sınırda kişilik bozukluğunun ilerlemesine sebep olabiliyor.
İlişkilerde Görülebilecek Olumsuz Durumlar
Zihinselleştirme (mentalization) hataları ve reddedilmeye karşı hassasiyet, huzursuz ilişki deneyimleri ile yakından ilişkili olabiliyor. Zihinselleştirme hatası, kişinin kendi duygularını ve başkalarının duygularını tanıma sürecindeki hataları anlamına geliyor. Reddedilmeye karşı hassasiyet ise kişinin reddedilme ve yalnız kalmaya karşı duyduğu korku olarak ele alınıyor. Bu iki konsept, sınırda kişilik bozukluğu ile yakından ilişkili olup bireyin ilişki içerisinde huzursuz hissetmesine yol açabiliyor.
Bazı araştırmalar, sınırda kişilik bozukluğuna sahip yetişkin bireylerin daha az evlendiklerini ve bir ilişkideyken ayrılma ihtimallerinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Başka bir araştırmada ise bu bireylerin erken evlilik kurma veya boşanma ihtimallerinin daha fazla olduğu belirtiliyor. Yetişkin arkadaşlık ilişkilerinde ise daha az süren yakın arkadaşlıklar kurdukları görülüyor. Sınırda kişilik bozukluğuna sahip bireylerin kurdukları ilişkiler; istikrarsızlıkla, tartışmalarla ve karşıdaki kişiyi aşırı idealize etmek ile karakterize ediliyor. Buna ek olarak sınırda kişilik bozukluğuna sahip bireylerin ilişkilerinden tatminsizlik duymaya daha yatkın oldukları biliniyor. Konu iletişim dinamiklerine geldiğinde ise ilişkide bulunan bireylerden biri sınırda kişilik bozukluğuna sahip ise ilişki içindeki karşılıklı iletişimin daha az olduğu bulunuyor. Eğer kadın bu kişilik bozukluğuna sahip ise erkeğin konuşmak istediği ancak kadın tarafından reddedildiği durumların daha sık yaşandığı belirtiliyor. Aynı zamanda ilişkiye karşı güvensizlik duymanın, kin gütmenin, bağlılık ve yakınlık hissinin azalmasının kişilerin iletişim biçimi ve sınırda kişilik bozukluğu ile ilişkili olduğu bulunuyor.
Konu güvene geldiğinde ise -yukarıda değindiğimiz reddedilme korkusu ile ilişkili olarak- sınırda kişilik bozukluğuna sahip bireyler, ayrılık gibi tehdit edici bir durumla karşı karşıya kaldıklarında partnerlerine olan güvenlerinin azaldığını belirtiyorlar. Bu durumun güvensiz bağlanma stiline sahip olmaları ile ilişkili olduğu tahmin ediliyor. Güven ve iletişim konularındaki sorunlar ilişkiyi haliyle negatif bir biçimde etkiliyor. Bunlara ek olarak sınırda kişilik bozukluğuna sahip bireylerin dürtüsellik göstermeleri ve kendileri ile kurdukları dengesiz ilişki içinde bulundukları ilişkiyi olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Yazıda değindiğimiz araştırmalar her ne kadar yetişkinler ile yapılmış olsa da bazı araştırmalar bu durumların daha erken gelişim döneminde ortaya çıkmaya başladığını öne sürüyor. Örneğin; ergenlik döneminde bu kişiler partnerlerine karşı gereğinden fazla bağlılık geliştirebiliyor, yaşıtlarına kıyasla daha erken yaşlarda cinsel ilişkiye girebiliyor, romantik ilişkilerinde sözlü ve fiziksel saldırılarda bulunabiliyor ve flört şiddetine daha çok maruz kalabiliyorlar.
Bu rahatsızlık ve ilişkilere etkileri hakkındaki bulguları ele aldığımızda, bu problemin popüler kültürde adı çok rahatlıkla geçmesine rağmen ne kadar ciddi ve kişinin hayatını doğrudan etkileyebilecek sonuçları olduğunu açık bir şekilde görebiliyoruz. Burada değindiklerimiz ile az da olsa bir farkındalık yaratmayı umuyor ve bu tanıyı koyabilecek kişilerin sadece ruh sağlığı profesyonelleri olduğunu belirtmek istiyoruz.