Unutmak ve Hatırlamak Arasında Kalmış Bir Hikaye: Hiroşima Sevgilim

Şeyma Diş

Şeyma Diş

Unutmak ve Hatırlamak Arasında Kalmış Bir Hikaye: Hiroşima Sevgilim

Hiroşima Sevgilim filminden bir kesit

Hiroşima Sevgilim filminden bir kesit

Fransız Yeni Dalgası'nın öne çıkan isimlerinden Alain Resnais'in yönettiği 1959 yapımı Hiroşima Sevgilim yönetmenin başyapıtı sayılan ve döneme damgasını vuran fimler arasında. Hiroşima'da karşılaşan Fransız bir kadının ve Japon bir adamın tek gecelik bir birliktelikle başlayan ama tek geceyle kalmayan ilişkilerini konu alan film, aslında bir aşk hikayesinden çok daha fazlası.
relate-banner

Hiroşima'ya atılan bombanın, bıraktığı hem psikolojik hem de fiziksel etkilerin ve toplumsal travmaların gözler önüne serildiği film, belgesel kategorisinden film kategorisine karakterlerin bireysel travmalarını ve hikayelerini de dahil ederek geçiş yapıyor. 6 Ağustos 1945 tarihinde dünyanın en acımasız ve haksız saldırısı olarak anılan, yıllar geçse de etkisini hala günümüzde dahi gösteren nükleer saldırı gibi toplumsal bir travmanın nasıl bireysel bir travmayla paralel bir şekilde işlendiğini görüyoruz. Film boyunca travmalarına şahitlik edeceğimiz Elle, Hiroşima'ya barış filmi çekimleri için gelen Fransız bir aktristir. Lui ise ailesini ve sevdiklerini atılan atom bombasıyla kaybeden, Hiroşima'da yaşayan Japon bir mimardır. Elle ve Lui, Elle'nin film çekimlerinin son günlerine doğru Hiroşima'da karşılaşırlar ve tek gecelik bir birliktelik yaşarlar. Ertesi gün Elle'nin Paris'e eşine ve çocuklarına dönmesi, Lui'nin de karısının yakında Hiroşima'ya gelecek olması gerekse de Lui tanıştığı bu Fransız kadını bırakmak istemez.

Başlangıçta trajik bir aşk hikayesi filmin ana konusu gibi gözükse de, aslında buradaki aşk hikayesi travmatik bir anının açığa çıkarılması için yalnızca bir araçtır. Travmatik durumlar bazen bir doğal afetten, bazen de tecavüz, şiddet, kötü muamele veya cinayet gibi insan kaynaklı durumlardan meydana gelebilir. Travmatik olaylar ve durumlar sonrasında fiziksel iyileşme sağlanılsa da, işin psikolojik ve duygusal boyutu çok daha fazla zaman ve özen gerektirmektedir. Travmatik bir durum üzerinden yıllar geçmiş olsa bile eğer yeteri kadar konuşulup, her bir detayı iyileştirilmediyse ve bu durumun üzeri örtüldüyse aniden ortaya çıkarak bizi yine o yıkımla baş başa bırakabilir. Yani hatırlamanın ağırlığından kaçmaya çalışırken, unuttuğumuzu zannedip ve unutmak gayet mümkün bir durummuşçasına içimizde bastırdıklarımız yaramaz birer çocuk gibi ansızın gün yüzüne çıkarlar. Tıpkı isteğine cevap verilmeyen çocuklar gibi, biz de travmatik anılarımızı görmezden geldikçe sesleri daha da artar ve zihnimizi bir şekilde kendilerine hapsetmeyi başarırlar. İşte Hiroşima Sevgilim filminde de tam olarak bu unutma çabası ve hatırlama korkusuyla bastırılmış bir travmanın on dört yıl sonra beklenmedik bir yerde açığa çıkmasına şahitlik ediyoruz aslında. Toplumsal bir travmanın, bireysel bir travmayla nasıl birleştiğini ve nasıl birbirleriyle paralel gittiklerini izliyoruz.

Filmin başlangıç sahnesinde Elle'nin "Hiroşima'da her şeyi gördüm, her şeyi biliyorum", "Benim de senin gibi anılarım var" demesine karşılık savaşın en acı taraflarını bizzat ailesini kaybederek yaşayan Lui'nin "Hayır, senin benim gibi anıların yok, sen hiçbir şey görmedin" demesini duyuyoruz. İkilinin filmin başında geçen bu diyaloğu aslında bize Elle'nin yaşadıklarıyla ve travmalarıyla alakalı birer ipucu veriyor. Unutma isteği, hatırlamak, ve sonunda unutabilmenin vicdan azabı arasında bocalayan Elle'nin hemen sonrasında Lui'ye söylediği sözleri duyuyoruz: "Senin gibi ben de bütün gücümle mücadele ettim. Unutmamak için. Ama senin gibi, ben de unuttum. Senin gibi ben de tesellisi olmayan bir anının hasretini çektim. Gölgelerin ve taşların anısını. Her gün bütün gücümle karşı koydum. Senin gibi, ben de unuttum."

Kendi travmasını, Hiroşimada gerçekleşen toplumsal travmayla bağdaştıran Elle, unuttuğunu sandıklarını hatırlamaya başladıkça da kendine soruyor: "Hatırlamanın açık gerekliliğini neden inkar etmeli?" Başta unutmak istemeyen, sonrasında hatırlamaktan korkan ve unutup iyileştiğini zanneden Elle aslında on dört yıl boyunca bastırdığı travmasının Lui'ye yaşadıklarını anlattığında hala bıraktığı gibi olduklarını görünce hatırlamanın gerekliliğini inkar etse de kendini bundan alıkoyamıyor. 20'li yaşlarında bir Alman yani düşman askerine aşık olan Elle, onu Fransız askerleri tarafından vurularak kaybeder ve yaşadığı acının ağırlığıyla delirir. Düşman bir askerle birlikte olmasının hem ailesi hem de toplum tarafından kınanmasıyla ve akıl sağlığını gittikçe kaybetmesiyle Elle ailesi tarafından mahzene hapsedilir, saçları traş edilir ve terbiye edilmeye çalışılır. Yaşadıklarını anlatacak, konuşacak ve paylaşarak acısını hafifleteceği hiç kimsesi olmayan Elle zamanla içine atarak ve yalnızca kendisiyle konuşarak iyileştiğini sanır. Bu acıyı kimseyle paylaşmayarak kaybettiği sevgilisine ve aşkına hala sadakatli olduğunu düşünür. Unutmanın vicdan azabı ama hatırlamanın da korkunçluğu arasında gidip gelen Elle için Lui'ye yaşadıklarını anlattığı bu gece geçmişine on dört yıl sonra yapılan ilk yolculuktur.

Nevers'te sevgilisi kaybeden Elle'ye Lui "Nevers ne güzel bir kelime değil mi?" diye sorduğunda, Elle: "Sözcüğün bir anlamı yok, şehrin de."diye cevap verir ve orada yaşadığı travmatik anısını inkar eder. Artık tamamen atlatmış olduğunu kanıtlamak istercesine, "Hatta bir keresinde Nevers'te delirmiştim ama zamanla bu delilik bitti. Çocuklarımı dünyaya getirdiğim zaman." der. Lui'nin ısrarlarıyla yaşadıklarını anlatmaya başlayan Elle'nin üzerinde durulmamış ve bastırılmış duyguları öyle yoğundur ki geçmişle bugünü, kullandığı özneleri dahi karıştırıp kaybettiği erkek arkadaşından bahsederken "O" yerine "Sen" öznesini kullanır. Lui onun için yalnızca bu travmatik anıların tetiklenmesine sebep olan kişi değil, aynı zamanda geçmişle bugünü karıştırdığını ve hala geçmişindeki duyguları bugüne taşıdığını gösteren bariz bir örnektir. Anıları tamamıyla unutmanın mümkün olmadığını, yalnızca duyguların konuşulup iyileştirilerek artık o kadar fazla acıtır durumda olmayacağının farkında olmayan Elle, Lui'ye hissettikleri yüzünden de anısına ihanet etmiş gibi hisseder. "Hoşuma gidiyorsun. Buna inanmakta güçlük çekiyorum."diyen Elle, bir yandan da kaybettiği sevgilisi ve anısı için "Böyle büyük bir aşkı unutmayı kabullenemem" der. Anılarını anlattıkça ve tek başına kaldırmaya çalıştığı bu yükü ilk kez biriyle paylaştıkça bir yandan rahatlar ve hatta bir daha asla dönmeyeceğim dediği Nevers'e dönmek ve yine o gençliğinin geçtiği mekanlara gitmek ister. Diğer bir yandan da yıllardır gizlediği hikayesini bir yabancıya anlattığı için, anlattıkça rahatladığı için de suçluluk duyar. Çünkü bazen bazı anıları hem hatırlamaktan korkar, hem de unutmaktan kaçınırız. Unutmamak için çabalarken bir yandan da hatırlamayarak iyileşmeye çalışırız. Hatırlamaktan kaçarken, şimdi de unutmanın suçluluğuyla ezilen Elle filmin sonlarına doğru Hiroşima'nın sokaklarında yürürken kaybettiği sevgilisi için "Seni burada ve şimdi unutuyorum. Üç kuruşluk aşk hikayeni de."der. Hatırlamanın ağır yüküyle başlayan film, unutma isteği ve çabasıyla sona erer.

Lui ile tanışmasıyla, geçmiş travmaları tetiklenen ve acıları yeniden yıllar sonra gün yüzüne çıkan Elle, tıpkı kaybettiği sevgilisini unutmayı başardığını düşündüğü gibi, Lui'yi de unutacağına emindir. Bu birkaç gün ve gece boyunca süren Lui'nin Elle'yi kovalamasının ardından film yine başladıkları sahneye döner. Bir otel odasında birbirlerinin travmalarından habersiz olan çift, birkaç gün sonra yeniden otel odasındadır ama bu defa birbirlerinin yalnızca isimlerini değil, yaşantılarını da bilmektedirler. Lui'nin filmin başlarında söylediği gibi Nevers'i öğrenerek Elle'yi tanıyabilmiştir. Son sahnede Elle, Lui'ye ağlayarak "Seni unutacağım, çoktan unuttum bile!" der. Ve ardından ekler: "Senin adın Hiroşima." Lui de Elle'ye "Senin adın da Nevers." der. Birbirlerinin isimlerini ilk kez söylüyor gibi o an, o odada yeniden tanışırlar. Kadın için adam, travmalarla, acılarla dolu, toplumsal bir travmanın bireysel bir travmayı tetiklediği yer olan Hiroşima'dır. Adam için ise kadın, travmalarına şahit olduğu, acılarını, korkularını gördüğü ve onu tanıdığı Nevers'tir. Toplumsal ve bireysel travmaların iç içe geçtiği bu filmde, Hiroşima kadın için tam on dört yıl sonra içinde saklayarak unuttuğunu sandığı travmalarının vücut bulmuş hali olarak karşısına çıkmıştır.


Benzer yazılar

Kaygı Kaynaklı Olabilecek 8 Davranış

Hepimizin geçmiş deneyimlerinden ötürü geliştirdiği ve bazen başkalarına tuhaf gelen davranışları olabiliyor. İşte kaygı kaynaklı olabilecek sekiz davranış!

“Arkadaşım, ben ayrılmak istiyorum”

Her zaman romantik ilişkilerin bitmesinin acısından bahsetsek de bir dostluğun bitmesinin acısı partnerimizle ayrılmaktan çok daha can acıtıcı olabiliyor.
Burial of Atala - Anne-Louis Girodet de Roussy-Trioson

Yas Sürecine Destek Olmak

Yas sürecindeki birinin nasıl yanında olabiliriz? Bu yazımızda yas sürecine destek sağlamak için neler yapabileceğimizi anlatıyoruz.
Aşk, Büyü, Vs. - Ümit Ünal (2019)

Yaşanamamış Bir Hayatın Rüyası: Aşk, Büyü, Vs.

Birbirine aşık iki kadının toplumsal tabular sebebiyle nasıl birbirlerinden ayrı düştüklerini anlatan duygu dolu bir film.
We Need to Talk About Kevin - Lynne Ramsay (2012)

Bir Anne-Oğul Çatışması: We Need to Talk About Kevin

Hazırlıksız annenin, oğlu Kevin ile bağ kuramamasını anlatan bu film, istenmediğini hisseden çocuğun neler yapabileceğini gösteriyor.
The Meal - Alex Gross (2016)

Bağlanma Stilleri ve Ayrılık Sonrası Davranışlar

Eğer ayrılmayı isteyen ve ilişkiyi bitiren taraf biz değilsek ayrılık sonrası kısa dönemde davranışlarımızı neler belirler?
Last Night in Soho - Edgar Wright

Karanlık Nostalji: Last Night in Soho

Film, 1960’lı yılların Londra’sında nostaljik bir rüyanın ardındaki zehirli dünyayı anlatıyor. Geçmişin travmaları bugünü nasıl etkiliyor?
İsimsiz

Güvenli Bağlanmayı Anlatan Türkçe Şarkılar

Güvenli bağlanma ile çevremizle daha yakın ilişkiler kuruyoruz. Romantik ilişkilerde güvenli bağlanmayı anlatan Türkçe şarkıları derledik!
The Perks of Being Wallflower- Stephen Chbosky (2012)

Travmalar ve Ait Olma İhtiyacı: Saksı Olmanın Faydaları

Saksı Olmanın Faydaları çocukluk döneminde travmatik deneyimleri olan Charlie’yi ve bunların onun hayatındaki etkilerini konu alıyor.
Yellow Bird- David Hettinger

Travma Geçmişi Olan Ebeveynler

Yaşanan travmatik olaylar kişilerin davranışlarını doğrudan etkileyebiliyor. Peki, bu travmalar kişinin ebeveynliğini nasıl etkiliyor?

footer