Melankolik Bir Roman: Sırça Fanus

yer tutucu

Alkan Özdemir

Melankolik Bir Roman: Sırça Fanus

Sad daughter of unemployed Tennessee coal miner- Dorothea Lange (1936)

Sad daughter of unemployed Tennessee coal miner- Dorothea Lange (1936)

Gençlik yılları umutların filizlendiği yıllar olduğu gibi aynı zamanda kimlik bunalımının, yalnızlık duygusunun ve gelecek kaygısının baş gösterdiği bir zaman dilimi olabiliyor. Sylvia Plath'ın romanı yetişkinliğe adım atan bir gencin büyük şehrin hızlı yaşantısı içinde sürüklendiği bunalımı anlatıyor.
relate-banner

Sırça Fanus (1963) / Sylvia Plath

"Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum."

Sırça Fanus, henüz on dokuz yaşındaki bir genç kız olan Esther Greenwood'un New York gibi büyük bir şehre geldikten sonra yaşadıklarına odaklanıyor. Esther yoksul bir ailenin çocuğu olarak kazandığı burslarla iyi okullarda öğrenim görüyor; ardından bir moda dergisinde staja başlamak üzere geldiği büyük şehirde o güne kadarki yaşantısından farklı bir hayata tanık oluyor. Moda dergisinde çalışmaya başlamasıyla birlikte ilk gençliğindeki kasaba yaşantısının ardından oteller, partiler ve iş toplantılarıyla dolu bir yetişkinlik hayatına adım atmış oluyor. New York'a gelmeden önce yaşadığı küçük muhitte gazete muhabirliği ve dergi editörlüğü yapan Esther'in hedefi gelecekte bir Avrupa ülkesine burs kazanarak doktora yapmaya gitmek, farklı yabancı diller öğrenerek kendini geliştirmek ve şiirler yazan bir edebiyat profesörü olmak. Nitekim, tüm zamanını Dostoyevski, Joyce, Shakespeare gibi önemli edebiyatçıların kitaplarını okuyarak geçirmeyi istiyor. Ne var ki yeni geldiği şehirle yıldızı bir türlü barışmıyor; tüm bu isteklerine karşın derin bir yalnızlık içinde zamanla bunalıma sürükleniyor.

Kaldı ki romanın adı dahi karakterin içinde bulunduğu durumu sembolik olarak anlatıyor: Esther fazlasıyla kırılgan bir fanusa hapsolmuş hissediyor kendini. Bu bağlamda, Heidegger'ın "varlığın mekanikleşmesi" kavramı önemli oluyor. Bu kavrama göre modern hayatta belirli bir alana hapsolan ve her yeni gün aynı tekdüzeliği sürdüren insan içine girdiği bu rutin içinde farklılığını yitiriyor, özünden kopuyor, sıradanlaşıyor. Esther'in sahip olduğu en büyük korkulardan biri de bu. Kendi ifadesiyle "bayan herhangi biri" olma korkusu içinde; kalabalıkların içinde neşesini, rengini ve farkını yitiren tekdüze insanlardan biri olmak düşüncesi bile onun için adeta kabus gibidir. Toplumun değer yargılarıyla, tabularıyla, evli-çocuklu bir yaşamın rutiniyle, akıl hastanesinde kalmaya başladığında kendisine acıyan gözlerle bakan ve onu anlamayan yakınlarıyla, yararsız elektroterapi seanslarıyla, özetle el birliğiyle bir fanusun içine yerleştiriliyor. Romanın ikinci yarısı fanusun karakterin hayatını nasıl intiharın eşiğine sürüklediğini, üzerinde bıraktığı tahribatı ve sebep olduğu bunalımı derinlemesine işliyor.

Romana tarihsel bir yaklaşımla bakarsak, ki Sırça Fanus gibi bazı romanlar buna fazlasıyla elverişlidir, romanda ABD'nin varlıklı kesimlerinin 1960'lı yıllarda nasıl yaşadıklarına ilişkin önemli gözlemler bulabiliyoruz. Tüketim çılgınlığı, eğlence hayatı, toplumun zengin sınıfı, siyahilere yönelik ayrımcı bakış gibi dönemin koşullarına yönelik birçok konu kitapta kendine yer buluyor. Diğer yandan, yirminci yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran SSCB-ABD merkezli soğuk savaş olgusu kitapta kendini güçlü şekilde hissettiriyor. Henüz kitabın ilk satırında şöyle bir cümleye rastlıyoruz: "Rosenbergleri elektrikli sandalyede idam ettikleri yaz; garip, boğucu bir yazdı ve ben New York'ta ne aradığımı bilmiyordum." Dolayısıyla, soğuk savaş yıllarının unutulmaz olaylarından biri olan, Sovyet casusu olmakla suçlanarak idam edilen Rosenberg çiftini hatırlayarak aralıyoruz anlatının kapısını. Romanın Sylvia Plath'la ilgili otobiyografik özellikler taşıdığı da biliniyor. Ancak ilginçtir ki Plath intiharından sadece bir ay önce yazdığı kitabını kendi adıyla değil, farklı bir adla yayımlatıyor.

Sırça Fanus'un bir başka önemli özelliği ise Amerikan edebiyatındaki ilk feminist romanlardan biri olarak kabul edilmesi. Yer yer kadın-erkek eşitsizliklerine yönelik güçlü vurguların, geleneksel toplum yapısına yönelik eleştirilerin ve bekaret gibi toplumsal tabulara yönelik sorgulamaların olduğunu görmek mümkün. Bir yanıyla Duygu Asena'nın çok ses getiren Kadının Adı Yok romanını anımsatıyor. Fakat edebiyat kuramcısı Terry Eagleton'un ifadesiyle edebi eserden kasıt "kısmen ne söylediği nasıl söylediğine dayanarak alınması gereken eser" olduğundan bir romanın ne anlattığı kadar, nasıl anlattığı da önemlidir.

Sözgelimi, anlatının ilk yarısında başkarakterin hayatında en büyük yeri kaplayan arkadaşları romanın ikinci yarısından itibaren ortadan kayboluyor. Varlıklı gençlerin arasında kendine bir yer bulmaya çalışan, kendini yalnız hissetse bile iyi kötü yaşamını sürdüren genç kız ansızın bir bunalımın içine sürükleniyor. Okuyucular olarak değişimin altında yatan sebepleri yeterince göremiyoruz. Karakter için dönüm noktasını oluşturan düşüncelere ve olaylara tanık olmuyoruz. Dolayısıyla, romanın neredeyse birbiriyle bağı olmayan iki ayrı anlatıya sahip olduğunu söylemek de mümkün.

[1] Eagleton, T. (2019). Edebiyat Nasıl Okunur. İletişim Yayınları, İstanbul.

Benzer yazılar

Rupert, Lydienne, Rebeca - Ewing Paddock

Toksik Ebeveynlik

Ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkiler kimi zaman olumlu kimi zaman zorlayıcı olabiliyor. Peki kurduğumuz bu ilişki aslında toksikse?

Cinsellik Hakkında Kitaplar

Cinsellik insan olmanın bir doğası. Bu konuda doğru bilgiye ulaşabilmeniz adına cinsellik hakkında yazılan kitapları listeledik!
Untitled- Thomas Rousset

Çocukları Anlamak İçin Kitap Önerileri

Çocukların dünyası yetişkinlerin dünyasından çok farklı. Onları daha iyi anlamanızı sağlayacak kitapları sizin için derledik!

Aile İlişkilerini Konu Alan Kitaplar

Büyüdüğümüz evin üzerimizdeki etkisini anlamak hayatımıza yön vermemizi kolaylaştırıyor. Size bu konuda yardımcı olacak kitapları derledik!

Bağlanma Hakkında Kitaplar

Bağlanma stilleri hem kendimizle hem de çevremizdekilerle kurduğumuz ilişkileri etkiliyor. Biz de bağlanma hakkındaki kitapları derledik!
Father and Son Talk - Vickie Wade

Çocuklar İçin Ahlak Felsefesi Egzersizi

Çocukların felsefi tartışmalarla kavramları sorgulaması onların düşünce sürecini geliştiriyor. Bu yazımızda da bir ahlak felsefesi egzersizi sunuyoruz!
Kaynağı bilinmiyor

Doğum Kontrol Yöntemleri: Prezervatif

En çok kullanılan doğum kontrol yöntemlerinden biri prezervatif. Peki prezervatif sadece erkekler tarafından mı kullanılır? Ne denli koruyucudur?
Under Cover- Karin Jurick

Kurgu Karakterlerle Kurduğumuz Bağ

Platform 9 √Ǭæ 'ten kalkmak üzere olan Hogwarts Express'in en arka vagonunda; Harry, Ron ve Hermonie sizi bekliyor desek buna inanmak ne kadar zor olur?
Untitled- Tatiana Syrikova

Bebek Gelişimi - Yanlış Bilinenler

Bebek gelişimine dair birçok mit okuyor, yanlış düşünceleri okuyor ve hatta uyguluyoruz. Gelin yanlış bilinenleri birlikte inceleyelim.
Sad daughter of unemployed Tennessee coal miner- Dorothea Lange (1936)

Melankolik Bir Roman: Sırça Fanus

Gençlik dönemi kimlik arayışı ve yalnızlık ile savaşılan bir dönem olabiliyor. Kendinizden bir şeyler bulacağınız bu romana bir göz atın!

footer