Bazı şarkılar onları duyduğumuz ilk anları hatırlatır, bazı şarkılar ise onları dinlerken hissettiğimiz güçlü duyguları. Müzik çok güçlü bir nostalji kaynağıdır ve yıllar önce dinlediğimiz albümleri tekrar duymak, bizi hafızamızın bir yerlerinden tutup bulunduğumuz anın yıllar öncesine götürebilir. Ancak, bazı albümler vardır ki direkt olarak bu nostalji hissini ele alırlar, bu öneri yazımızda da nostalji ve zaman temalarını işleyen - biri Türkçe biri İngilizce - iki albümü, bu albümlerin benzerlik ve farklılıklarını ele alacağız.
Bu albümler Türk bağımsız rock grubu Palmiyeler'in 2018 çıkışlı albümü Akdeniz ve Avusturalyalı saykodelik rock projesi Tame Impala'nın 2020 çıkışlı albümü The Slow Rush. İki albümün de sık sık ele aldığı zaman ve nostalji temalarının yanı sıra albümler yankılı ve yumuşak saykodelik pop sesleriyle de benziyor. Kaybolmuş hatta yitirilmiş sıcak bir his, albümlerin görsel estetiklerindeki sıcak renklerle de kendisini gösteriyor.
Palmiyeler - Akdeniz
İstanbul merkezli Palmiyeler; surf rock'a yakın sesleriyle Türkçe müzikte eşine az rastlanır, ferah bir iş yapıyor. İlk iki albümleriyle Türk müzik basınının dikkatini çeken grup, üçüncü albümlerinde de hayal kırıklığına uğratmıyor. Grubun serin bir yaz gecesini anımsatan neşeli müziği, hüzünlü hikayeler tezatı bu albümde de güçlü bir şekilde hissediliyor.
"Yalan söyler bu dalgalar
Belirir kaybolur biri yakalar"
Akdeniz, bireylerin minik hayatlarında evren için hiçbir şey ifade etmese de kendileri için kıymetli hikayelerini anlatıyor. Albümde sık sık kendine yer bulan zaman motifi de dünyayı umursamayan pervasız bir yaz aşkını veya ılık, huzurlu yaz gecelerini anımsamak için bir araç olarak kullanılıyor. Partnerinden son bir dans, son bir gece isteyen; albümün açılış şarkısı Yak Ateşi, dingin ve yaşlı sesiyle albümün geri kalan tonunu da belirliyor. Bütün albüme hakim olan geçmiş zaman ekli üslup, bu şarkıda söylenememiş şeylerden duyulan bir pişmanlığı ifade ediyordur belki de. Sözlerini büyük oranda paylaşan Akdeniz ve Rüzgar, Deniz içinde bulunduğumuz evreni ve hayatı bir denizin dalgalarına veya bir rüyaya benzetiyor. Hayatın nadir dikkat çekici anlarında belirip rutin anlarda kaybolan ve sonra o nadir anların birinin verdiği nostaljiyle tekrar yakalayan dalgalardan ibaret olduğu düşüncesi albümün tamamını adeta ele geçirmiş.
"Yalnızlığın dikeni batıyor derine"
Albümün teklilerinden ve klip hazırlanmış şarkılarından biri olan Derine, aynı zamanda albümün en popüler şarkısı denebilir. Yalnızlık ve nostalji hislerinin birbirinden farklı hüzünlerinin nasıl birleştiğini ele alan Derine, yalnızlık hisseden bir insanın geçmişte yalnız olmadığı günleri hatırlayıp yalnızlığın hislerini nasıl daha da derinleştirdiğini anlatıyor.
Tame Impala - The Slow Rush
Amerikalı medya grubu NPR, The Slow Rush'ı Rick James'den Childish Gambino'ya, Pink Floyd'dan Kanye West'e, Paul McCartney'den James Blake'e kadar çok farklı seslerin duyulabildiği organik bir harman olarak tanımlıyor. Albümün sözlerine hakim olan zamanın devamlılığı temasına paralel bir şekilde Kevin Parker, müziğiyle de bizi müziğin yakın tarihinde bir geziye çıkarıyor. Zamanın getirdiklerinin ve götürdüklerinin anlatıldığı The Slow Rush'ta Parker, evliliği gibi olumlu olayları da babasını kaybetmesi gibi olumsuz olayları da değişen üslup ve tonlarla anıyor.
"So if they call you, embrace them
If they hold you, erase them"
Albümün uzayda hissettiren açılış şarkısı One More Year, zamana ve kısıtlayıcılığına karşı mücadele etmek yerine zamanla beraber şekillenip değişimi kucaklamayı öğütlüyor. Sanatçı buna örnek olarak eşiyle olan ilişkisinin tutulma döneminde sonsuz hissettiren coşkunun yerini rutin, huzurlu bir bağlanmaya bıraktığını ve bu durumdan memnun olduğunu anlatıyor. Albümün çıkışından önceki son tekli olan Lost in Yesterday ise Palmiyeler'e benzeyen dalgalı, surf rock sesiyle nostalji hissini ve anılarla barışmayı ele alıyor. Anılarda sıkışıp kalmanın anlamlı olmadığını söyleyen Parker, anılarla yüzleşip barıştıktan sonra onlara tutunmaktansa geçmişte kaybolup gitmelerine izin vermek gerektiğini anlatıyor.
"And I tell her I'm in love with her
But how can I know that I'll always be?"
Is It True, Parker'ın gelecekten korktuğu için ilişkilenmekten ve aşktan kaçınan bir insanın gözünden anlatıyor. İlişkisinde anın içindeyken çok mutlu olmasına rağmen hayatının sonuna kadar beraber olmak konusunda düşündüğünde bir anda belirsizliğe düştüğünü ele alıyor. Her ne kadar aşık olsa da bunun sonsuza kadar süreceğinin sözünü veremeyeceğini söyleyen sanatçı, gelecek zamandaki bu belirsizliğe takılarak aslında içinde bulunduğu ana da zarar veriyor.Bu iki albümden şarkıların ve nostalji hissini konu alan daha fazla şarkının bulunduğu oynatma listemize linkten ulaşabilirsiniz. Eklemek istediğiniz ve unuttuğumuzu düşündüğünüz şarkı önerilerinizi bizimle paylaşabilirsiniz!