Çocukluk, ergenlik, yetişkinlik dönemlerinde bireyin karakterini ve psikolojisini etkileyen önemli unsurlardan biri de aile fertleriyle olan ilişkisidir. Bu ilişki dinamiğini oluşturan faktörler arasında ilişkinin tipi ve ebeveynlik stilleri yer alıyor. Aile ortamında ebeveynlerin otoriter, demokratik, ihmalkar ya da izin verici bir tutum benimsemeleri çocuğun hem onlarla kurduğu ilişkiyi hem de toplumda nasıl bir kimlik oluşturacağını etkiliyor. Çocuğun kendini ifade etmesi, sorularına cevap araması, özgür olmaya çalışması, kendini büyüten ebeveynlerinden farklı olması hem hayatımızda hem de filmlerde sıkça gördüğümüz durumlardan biri oluyor.
Aşağıda 3 farklı ülke sinemasından ebeveyn ve çocuk ilişkilerine dair 3 önemli film bulunuyor. Filmlerde anne-kız, anne-oğul, baba-kız ilişkilerine yer veriliyor.
1) Lady Bird, 2017 - Greta Gerwig
Kendimizden daha küçük yaşta birinin büyüme hikayesini izlediğimizde karakter ile özdeşleşmeyi daha güçlü kılan bir ilişki geliştiriyoruz. Bunun nedenlerinden birinin de kendi tecrübelerimizle karakterin deneyimleri arasında benzerlik kurmamız olması muhtemel. Çünkü büyüme hikayesinde karakterin ailesi, okulu ve arkadaşları ile olan ilişkisi bizim hayatımızdan da parçalar taşıyor. Bu nedenle karakteri kendimize göre değerlendiriyor, kimi zaman kızıyor kimi zaman da onun çaresizliğini hissediyoruz. Lady Bird de bunu çok iyi hissettiren filmlerden biri. Filmin ana karakteri Christine'in film boyunca ailesi ve özellikle annesi ile olan ilişkisi, genç bir kadının hayalleri ve arzusuna dair önemli noktalara işaret ediyor. Christine bir karar almak istediğinde annesi ona hayatın gerçeklerini hatırlatıyor. Birbirlerine karşı oldukça açık bir tavır sergilemeleri ve Christine'in bağımsız bir birey olduğunu hissettirmeye çalışması aralarındaki bağlılığa da ışık tutuyor. Bir insanın sosyal becerilerini geliştiren ve toplum içinde kimliğini şekillendiren en önemli etkenlerden biri arkadaşlıktır. Kurduğu arkadaşlıkların etkisi ile kendine kurmak istediği üniversite hayatı arzusu onu ailesi ile karşı karşıya getiriyor. Yönetmen Greta Gerwig, oldukça gerçekçi bir büyüme hikayesi çizerken aile dinamiklerini demokratik bir ebeveynlik stili üzerine kuruyor.
2) Mother, 2009 - Bong Joon-ho
Bir ebeveynin çocuğuna yaklaşımı, verdiği değeri gösterme biçimi ve destek oluşu çocuğun aile içerisinde güven hissini artıran durumlardan. Annenin çocukla ilk yaşlardan itibaren kurduğu bağ, hem kendi ebeveynlik deneyimini hem de çocuğun karakterini şekillendiriyor. Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho'nun Mother filmini izlerken de çocuğuna oldukça düşkün, onun incinmesini istemeyen, sürekli kollamaya çalışan bir anne var. Çocuğun zihinsel engelli oluşu, annenin çocuğuna karşı daha da dikkatli olmasına yol açıyor. Aynı zamanda bir suç hikayesi olan bu filmde, bir annenin oğlunun üzerine kalan cinayeti aydınlatmaya çalışmasını izliyoruz. Başarılı senaryosu ve sürükleyici kurgusu filmi bir gerilim şeklinde sunup izleyiciyi kendi içine çekse de ana karakter olan annenin verdiği mücadele de oldukça etkileyici. Bong Joon-ho anne-çocuk arasındaki ilişkiyi iki noktadan kuruyor. İlk olarak annenin oğlu ile arasındaki güvenli bağlanmayı ilk sahneden itibaren görüyoruz. İkinci nokta ise olumlu bir ebeveynlik tutumunun çocuk üzerinde yarattığı psikolojik, davranışsal ve bilişsel değişikliğin senaryo boyunca tutarlı bir şekilde aktarılıyor oluşu. Özellikle bu noktayı filmde annenin oğluyla cezaevinde görüştüğü sahnedeki konuşmalarında ve cinayet yerinin araştırıldığı sahnede görebiliyoruz. Cinayet hikayesine dayanan senaryo, anne oğul arasındaki ilişkiyi bir melodrama dönüştürmeden güçlü bir şekilde aktarıyor.
3) Toni Erdmann, 2016 - Maren Ade
Ebeveynlik deneyimi anne ve babaya geleneksel anlamda farklı roller biçiyor. Gerek aile içi dinamikler gerek toplumun dayattığı roller, ister istemez anne ve babanın çocuk ile olan bağını da etkiliyor. Çocuğun doğumundan sonraki ilk yıllarında çevresiyle olan etkileşiminde bir şeyler öğrenmesi gibi baba da çocuğun büyümesi ile bir şeyler öğreniyor. Bu durum çocuğun ve babanın arasındaki ilişkinin temelleri olduğu için yıllar sonra da benzer ilişki biçimini yaşadıklarını görebiliriz. Toni Erdmann filminde de bir baba ve kızı arasındaki ilişkiyi izliyoruz. Kurumsal bir dünyanın içinde, ekonomik olarak kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan ve özgürlüğünü elinde bulundurmaya çalışan bir iş kadını Ines. Ailesi ve özellikle de babası ile olan dünyaları ise birbirinden çok farklı ama çok uzak değil. İkisinin de birbirine ihtiyacı olduğu anlaşılıyor ancak bunu ifade edemiyorlar. Emrivaki bir ziyaret ile kızının yanında kısa bir süre kalmaya gelen babası, bir anlamda Ines'in hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Ines'in babasına duyduğu öfke eski yaraların açılmasına ön ayak oluyor. Bu noktada, aralarında sağlam bir şekilde kurulamayan güven ilişkisinin de etkisini görüyoruz. Yönetmen Maren Ade, film türünün kalıpları içerisinde oyunlar oynayarak baba kız ilişkisini doğrudan bir dram olarak sunmuyor ve güldürü öğesine de yer vererek anlatıyor.