Kurumların çalışana verdiği değer kadar birlikte çalışan kişilerin birbiri ile etkileşimi de kişinin kendini iyi ve değerli hissetmesinde etkili oluyor. Çalışanların ve yöneticilerin birbirini desteklediği pozitif bir çalışma atmosferi oluşturmak, çalışanlar arası paylaşımın artması ve moral seviyesinin yüksek tutulabilmesinde önemli bir rol oynuyor.
İş yerindeki arkadaşlar arasında kurulan iletişimde kullanılan övgü ve minnettarlık ifadelerinin, işin kalitesini ve bireyin iş yerindeki öz saygısını desteklediği görülüyor. Minnettarlık göstermek, stresin çalışanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri azaltmakla birlikte çalışanların kendileri ve yaptıkları iş hakkında daha değerli hissetmelerine yardımcı oluyor. Sinirbilim çalışmalarının son zamanlarda gösterdiği üzere, sözlü takdirler beyinde finansal bir ödülle benzer uyarılar oluşturuyor. Bu sebeple övgüler, çalışan motivasyonu konusunda kritik bir rol oynuyor. Ford'un eski CEO'su Alan Mulally'nin çalışanları hakkında söylediği gibi, "Her şey onları takdir etmek, onlara saygı duymak ve her adımda onlara teşekkür etmektir." Olumlu bir organizasyon kültürü oluşturmak için övgü ve minnettarlık ifade etmenin önemi açık olsa da araştırmalar, insanların Mulally'nin tavsiyesine uymayabileceğini, çünkü kibar sözlerin başkaları üzerindeki olumlu etkisini hafife aldıklarını öne sürüyor.
Bağımsız olarak yürütülen iki araştırmada, katılımcılardan iltifat alan birinin nasıl hissedeceğini tahmin etmeleri bekleniyor. Daha sonra aynı katılımcılardan başka birine gerçekten iltifat etmeleri isteniyor ve bu kişinin iltifat aldıktan sonra gerçekte nasıl hissettiği, katılımcıların o kişinin nasıl hissedeceğini düşündükleri ile karşılaştırılıyor. İltifat edenler, diğer kişinin iltifata vereceği pozitif tepkileri hafife almaya hatta karşıdakini rahatsız edeceklerini düşünmeye meyilli oluyorlar. Bu noktada iltifat kabul etmeyi bilmek de iltifat edenin karşı tarafta oluşturduğu duyguları görebilmesi ve anlayabilmesi için önemli.
Çalışma alanlarında yapılan bir ankete göre, insanların %90'ı birbirlerine daha sık iltifat etmeleri gerektiğini düşünüyor. Fakat konu ile ilgili daha da ilgi çekici başka bir araştırma şunu gösteriyor: Birbirlerine iltifat içeren bir mektup yazması istenen arkadaşlardan sadece %50'si ellerine şans geçtiğinde bu mektubu karşı tarafa teslim ediyor. Bu noktada bireylerin kaygılarının etkili olduğu düşünülüyor. "Ya iltifatım ona tuhaf gelirse?" gibi endişeler, insanları karşı tarafı mutlu etmek için gidebilecekleri kesin ve ücretsiz bir yoldan vazgeçiriyor. Hatta bu kaygı iltifat ettikten sonra bile devam ediyor ve iltifat ettikten sonra utanç hisseden insanların oranı da bir hayli yüksek.
İltifat etmek ile ilgili çekincelerin diğer bir genel sebebi ise çok sık iltifat etmenin iltifatın değerini düşüreceği ve zamanla bir anlam ifade etmeyeceğini düşünmek. Ancak konu ile ilgili araştırmalara göre, iltifatların zamanla sıkıcılaştığı düşüncesi pek doğru görünmüyor. Araştırmacılar takdir edilmenin ve değer gördüğünü hissetmenin de yemek yemek, uyumak gibi günlük ihtiyaç ve rutinlerden olduğunu, bu sebeple düzenli iltifat almanın sıkıcı bir hale gelmeyeceğini düşünüyor.
İltifat ve minnettarlık içeren cümleleri karşı tarafa aktarmanın organizasyon kültürü için olumlu etkileri ortada, ancak bu cümleleri karşı tarafa iletmek her zaman çok kolay olmuyor. Övgü içeren cümleler kurarken yaşanılan kaygının ve utanç duygusun gerçekçi olmadığını, karşı tarafın iltifat ile birlikte düşünülenden çok daha mutlu olacağını bireyin kendine hatırlatması, bu kaygının üstesinden gelmek ve daha olumlu bir çalışma hayatı yaşamak için anahtar niteliği taşıyor.