Genelde çocukların oyuncak tercihlerini kız ve erkek olacak şekilde ikili cinsiyet sistemi üzerinden ayırabiliyor olsak da çocukların oyuncak seçimleri ve cinsiyet dışavurumları arasında doğrudan bir ilişki kurmak mümkün olmuyor. Örneğin, kız çocuklar bebekleri, erkek çocuklar arabaları tercih eder düşüncesi ikili cinsiyet sistemine uygun olsa da oyuncak seçimi gibi davranışlar anatomik temelli bir cinsiyet algısındansa toplumsal cinsiyetten daha çok etkileniyor. Toplumsal cinsiyet, kişinin sosyal yaşamdaki cinsiyet dışavurumu üzerinden açıklanıyor. Toplumsal cinsiyet, performans temelli bir sosyal davranış olduğu için sosyal uyum üzerinden de incelenebiliyor.
Peki cinsiyet öğrenilen bir şey midir?
Hem evet hem de hayır. Her davranışta olabileceği gibi yalnızca içimizden gelenleri dışavurduğumuz bir şey de olabilir, sınıfta konuşmadan önce söz almayı, parmak kaldırmayı öğrenmek gibi de olabilir. Örneğin, erkek çocuklarına hediye olarak genelde araba alınması, çocuğun ileride arabalara ilgi duymasına yol açabiliyor. Buradan da erkekler arabalarla kadınlara kıyasla daha çok ilgilenirler düşüncesi doğabiliyor. Bu durumda arabaya yönelik ilgi çocuğun içinde geliyor olabilir ama bununla birlikte çocuğa yıllar içinde arabaları sevmesi öğretilmiş de olabilir.
Çocukların oyun oynama şekilleri incelendiğinde burada da cinsiyete bağlı bir farktan söz etmek mümkün. Örneğin, kız çocukları daha küçük gruplarda oynanan ekip oyunlarını tercih ederken erkek çocukları daha çok rekabetin olduğu oyunları tercih ediyorlar. Fakat bu eğilim, erkek çocuklarının küçük gruplar halinde ekip oyunu oynamayı sevmediği veya kız çocuklarının rekabet içeren oyunları sevmediği anlamına gelmiyor. Bir erkek çocuğunun rekabet içeren oyunları sevmeyip ekip oyunlarından keyif alıyor olması o çocuğu "˜'daha az'' erkek çocuğu yapmıyor. Nihayetinde sözünü ettiğimiz şey yalnızca bir oyun. Yalnızca bir sosyal davranışı, çocuğun cinsiyet dışavurumu olarak değerlendirmek pek mümkün görünmüyor. Çocukların oyun konusunda alışılmışın veya bize normal olduğu öğretilenin dışına çıkması, bize çocuğun cinsiyeti veya yönelimi konusunda bilgi vermiyor. Oyun ve oyuncak seçimini, bu konuda bir ölçüm aracı olarak kullanmak bizi yanlış yönlendiriyor.
Toplumun, çocukların cinsiyetleri konusunda hassas olduğu bir başka konu da renk tercihleri. Pembe rengin kızlara, mavi rengin erkeklere atfedilmesi ile renkler konusunda cinsiyetleştirme oluşturulup özellikle erkek çocukları pembe renginden uzaklaştırılabiliyor. Öte yandan, kızların mavi sevmesi veya giymesi toplum tarafından aynı tepki ile karşılanmayabiliyor.
Yapılan bir araştırmada bebeklerin ve çocukların renk, oyuncak ve şekil tercihleri inceleniyor. Bebeklerin pembe, kırmızı ve mavi tonları arasında kırmızıyı tercih ettiği, yaş büyüdükçe erkek çocuklarının da kız çocuklarının da bebeklere olan ilgisini kaybettiği bulunuyor. Çocukların cinsiyet temelli oyuncak tercihleri üzerinden net bir yorum yapılamıyor, çünkü çocuk halihazırda cinsiyetine yakıştırılan oyuncaklarla tanıştırılmış, bu nedenle de tanıdık gelen oyuncağı seçiyor olabilir. Araştırmanın sonucunda beklenen cinsiyet temelli tercih değişiminin aksine bebeklerin benzer eğilimler gösterdiği bulunuyor.