Montessori eğitim ekolü oyun ile öğrenmeyi ortak bir paydada buluşturmayı hedefliyor. Geleneksel okullarda benimsenen didaktik öğrenme; çocuğun bir şeylerle uğraşmasına değil, oturup bir yetişkinin sözlerini dinlemesine dayanıyor. Çocuğun özgür bırakıldığı serbest oyun ise çocuğun tamamen kendi isteği doğrultusunda kurduğu, yönlendirme içermeyen oyunlara deniyor. Montessori ekolü, bu iki aktivitenin ortasını bularak çocukların oyun ile öğrenmelerini sağlıyor. Bu oyunla öğrenme hali çocuk odaklı, çocuğun aktif olduğu, olumlu duyguları hedefleyen aktiviteleri içeriyor.
Ortamda bulunan yetişkin, çocuğu karşısına oturtup anlattığı şeyleri dinlemesini sağlamaya çalışmaktansa çocuğun keşif ihtiyacına ve keşifleri üzerine yaptığı yorumlarla öğrenmesine destek oluyor. Bu sırada yetişkin çocuğun oyununa dahil oluyor, oyun sırasında karşılarına çıkan şeyler hakkında çocuğa açık uçlu sorular soruyor ve çocuğa önlerindeki materyallerle yapmayı düşünmediği yeni oyun çeşitleri sunuyor. Yapılan araştırmalara göre, çocuğu keşif yoluyla öğrenmeye yönlendirmek, hem didaktik öğrenmeden hem de çocuğun sadece keşifle öğrenmesinden daha yararlı oluyor.
Montessori, çocukların keşifle öğrenebilmesi için sınıflarda ve çocuk odalarında oyuncakların açık ve çocukların erişebileceği raflarda dil, matematik, boyama gibi kategorilere ayrılarak bulundurulmasını öneriyor. Yetişkinlerin çocuklara hangi aktiviteleri yapmaları gerektiğine dair dayatmalarda bulunmasındansa çocuklar kendi ilgi alanları doğrultusunda zaman geçiriyorlar. Yetişkinler sadece çocuklara seçebilecekleri aktiviteleri, nesneleri sunuyor ve çocukların materyallerle olan etkileşiminde onlara rehberlik ediyorlar. Eğer çocuk bir aktiviteyle ilgilenmek istemiyorsa yetişkin onu zorlamıyor. Ancak çocuklar sürekli serbest keşif yapmaya bırakıldıklarında öğrenme gerçekleşmeyebiliyor. Bu sebeple yetişkinlerin çocuğa keşif sırasında eşlik ve rehberlik etmesi oyunu daha yapılandırılmış bir noktaya taşıyor.
Son olarak Montessori ekolünün en önemli yanlarından birinin öğrenmenin nesnelerle gerçekleşmesi olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin; geleneksel eğitimde sayılar, şekiller ya da harfleri eğitmen tahtaya yazıp çiziyor. Çocukların da gözleri ve kulaklarıyla öğrenmesi gerekiyor. Bu yöntem, çocukların elleriyle öğrenmesini desteklemiyor. Montessori ekolünde görülen oyunla öğrenmede ise çocukların nesneler ile öğrenmesi sağlanıyor. şekilleri öğrenen çocuklar, farklı biçimlerdeki nesneleri gözlemlemenin yanı sıra parmaklarıyla da keşfediyor. Bu şekilde farklı duyularını çalıştıran çocukların öğrenmelerinin geliştiği görülüyor. Nesnelerle haşır neşir olan çocuklar öğrenime elleriyle katılıyor ve bu sayede sürecin içinde aktif bir şekilde rol aldıkları için daha iyi öğrenebiliyorlar. 7 farklı okuldaki anaokullarının incelenmesiyle yapılan bir çalışmaya göre çocukların nesneleri yöneterek öğrenmesi bilişsel gelişimlerini besliyor.
Özetle çocukların aktif katılımının sağlandığı Montessori eğitim ekolünde nesnelerle haşır neşir olmaları, özgürce keşfetmeleri ve oyunlarla öğrenmeleri gelişimlerine destek oluyor.