Çocukluk dendiğinde aklımıza ilk gelen şeylerden biri de hiç şüphesiz oyunlar oluyor. Çocuklar bir oyun içindeyken bazen uzaya çıkıyor bazen de dünyayı kurtarabiliyorlar! Hiç sıkılmadan oynadıkları, hayal dünyaları ile geliştirdikleri bu oyunların olumlu etkileri saymakla bitmiyor. Örneğin; sosyal duygusal gelişimlerini etkilemenin yanında oyun oynamak, çocukların fiziksel hareketliliğini artırarak obeziteye yakalanma risklerini azaltıyor. Aynı zamanda çocukların anne-babalarıyla daha çok zaman geçirmesini sağlayarak aralarındaki bağın kuvvetlenmesini sağlıyor. "Çocuklarla Nasıl Oynamalıyız" yazımızda çocuklarla bağlarımızı kuvvetlendiren oyunları kurarken nelere dikkat etmemiz gerektiğini konuşmuştuk. Bu yazımızda ise oyuncakları ve oyun alanlarını seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğinden bahsedeceğiz.
Evinizde kaç tane oyuncak var? Çocuğunuz kaçıyla oynuyor? Ebeveynler, oyuncak alırken mümkün olduğunca çocuklarına faydası olabileceğine inandıkları oyuncakları almaya çalışıyorlar. Oyuncağa karar verirken de gördükleri reklamlardan ya da oyuncak dükkanındaki satıcıdan etkilenebiliyorlar. Her oyuncak da farklı bir eğitici yönü ile ön plana çıkarılıyor ve anne-babalara sunuluyor. Dolayısıyla, anne-babalar da çocuklarının farklı alanlarda gelişmesi için evlerini bir sürü oyuncakla doldurmuş oluyor. Fakat ne kadar fazla oyuncak varsa çocuk için o kadar iyidir diyemiyoruz. Fazla oyuncak olduğunda çocuk her biriyle az da olsa oynamak istiyor ve dikkati dağılabiliyor. Az miktarda oyuncağı olan bir çocuk elindeki oyuncaklarla daha çok vakit geçirebiliyor. Böylece o oyuncağı daha iyi tanıyor ve onu tek bir kez kullanmak ya da yalnızca bir oyunda kullanmak yerine onunla daha çok oyun kurabiliyor. Bu durum çocuğun daha çok oyun keşfetmesini ve yaratıcılığının artmasını sağlıyor. Eğer çocuğunuzun çok oyuncağı varsa onları bölerek çocuğunuza vermeniz çocuğunuzun her bir oyuncağıyla daha çok vakit geçirmesini sağlayabilir.
Oyuncak seçiminde dikkat edilmesi gereken ikinci konu ise oyuncağın çocuğun yaşına uygun olup olmadığı. Özellikle erken çocukluk dönemi çocukların fiziksel, sosyal, bilişsel açıdan inanılmaz hızlı geliştikleri bir dönem. Ebeveynler için zaman zaman bu hızlı gelişim sürecine adapte olmak zor olabiliyor. Çok beğenerek aldığınız bir kıyafet 2 ay sonra çocuğunuzun üzerine olmayabiliyor ya da kendi kendine yemek yemeye başlamasını büyük bir hayretle izleyebiliyorsunuz. Oyuncak seçerken de çocuğun gelişim sürecini göz önüne almak oldukça önemli oluyor. Örneğin, 6 aylık bir bebeğe lego verdiğinizde onunla oynaması pek mümkün olmuyor. Çünkü ilk olarak el kasları yeterince gelişmediği için lego parçalarını tutamıyor. Aynı zamanda, legolarla nasıl oynandığını bilmediği için oyuncağa olan ilgisi azalabiliyor. Fakat aynı bebeğe, ısırabileceği bir pelüş verdiğinizde ağzından düşürmeyebiliyor. Çünkü muhtemelen dişleri geliştiği için damakları kaşınıyor ve pelüş oyuncağı emebildiği için o oyuncak dikkatini çekiyor. Dolayısıyla çocuklarınıza onların edindikleri yetilere uygun olan ve yaşları arttıkça karmaşıklaşan oyuncaklar vermenizde bir sakınca bulunmuyor. Uzmanlar, bu karmaşık oyuncakların çocuğun problem çözmesini sağlayan (iç içe geçen kaplar ve küçük bloklar gibi), motor kaslarını çalıştıran (saplı arabalar, kesmeyen makaslar gibi), yaratıcılığını arttıran (tebeşirler, renkli fon kartonlar gibi) oyuncaklar olmasını öneriyor.
Oyuncak seçiminde göz önünde bulundurulması tavsiye edilen diğer bir konu da şu: Oyuncak çocuğun etrafındaki kişilerle iletişim kurmasına olanak sağlıyor mu? Çocuğun tek başına oynayabileceği oyuncaklar, bireysel oyuncaklar olarak adlandırılıyor. İç içe geçen halka gibi çocuğun odaklanıp tek başına problem çözmesini sağlayan oyuncaklar bu kategoriye giriyor. Çocuğun diğer insanlarla oynadığı ve farklı rollere girmesini sağlayan oyuncaklar ise sosyal oyuncaklar olarak tanımlanıyor. Sosyal oyuncaklar çocukların iletişim kurmalarını sağlıyor. Bu şekilde çocukların oyundan edindikleri kazanımlar çeşitleniyor. Örneğin, doktor rolündeki çocuk hemşire olan arkadaşından iğne istiyor ve böylece birbirlerine yardım etmiş oluyorlar. Çocukların birlikte oynadıkları bu oyunlardan edindiklerini, anne-babayla oynadıkları oyunlar sağlayamıyor.
Diğer taraftan anne-baba ise çocuğuna oyuncak seçerken ona yardım etmesine ve bir şeyler öğretmesine elverişli oyuncaklar seçmeye dikkat edebiliyor. Bu oyuncaklara örnek olarak okuma kitapları veya resimli kitaplar ve yapbozları verebiliyoruz. Anne-baba, kitap okuyarak ya da kitaptaki resimleri çocuklarına açıklayarak çocuklarının dilsel gelişimine destek olabiliyorlar. Bunun yanı sıra yapbozda çocuklarının tıkandıkları noktada yol gösterici olarak görev alabiliyorlar. Gözlemleyerek de öğrenebilmeleri sayesinde çocuklar, anne-babalarından gördüklerini kendi başlarına oynadıklarında da kullanabiliyorlar. Kısacası, oyuncakların çocuğun gelişimine olan katkısı çocuğun o oyuncağı kiminle oynarken kullandığına göre de değişebiliyor. Yapboz, çocuğun tek başına aktif olduğu bir oyuncak iken bir taraftan da anne-babasıyla iletişime geçmesine fırsat verebiliyor. Bunları göz önüne alarak, çocuğunuza arkadaşlarıyla oynaması için aşçılık seti alırken sizinle oynamaları için de jenga alabilirsiniz.
Oyuncak seçiminde nelere dikkat etmemiz gerektiğine değindik. Peki ya oyun alanları? Günümüzde çocuklar "hapsedilmiş çocukluk" olarak adlandırılan, günlerinin çoğunu dört duvar arasında geçirdikleri ve tabletleri ile meşgul oldukları bir çocukluk yaşıyorlar. Dışarıda, açık havada oyun oynamanın çocuklara olan etkisini görmek amacıyla anaokullarında bir çalışma yürütülüyor. Sonuçlara göre, açık havada oynanan oyunlar çocukların hayal gücünü daha çok geliştiriyor. Dışarıda oyun oynadığında çocuğun etrafındaki oyunlaştırabileceği öğe sayısı artıyor (çimler, böcekler, taşlar, toprak vb.). Bunlarla farklı oyunlar kuran çocuğun hayal gücü de gelişiyor. Aynı zamanda açık havada oynamak çocukların derslerine daha uzun süre konsantre olmalarını kolaylaştırıyor. Hareket halinde olmak çocukların yeni bilgilere daha açık olmalarını ve onları daha uzun süre hafızalarında tutabilmelerini kolaylaştırıyor. Bu sebeple siz de çocuğunuzun oyun vaktinin tamamını, dışarı ile kurduğu bağı azaltan dijital oyunlara ayırmak yerine onu açık alanda bulunan oyun alanlarına yönlendirebilirsiniz. Fakat kentleşme gibi anne-babanın da elinde olmayan sebeplerle açık alanda ve güvenli oyun alanları bulmak giderek zorlaşıyor. Bu durumda kapalı oyun alanlarını doğanın taklidi oyuncaklarla doldurmak anlamlı olabilir. Evinizin bir köşesini kum alanı yapabilir ve yanına çiçeklerinizi koyabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun açık havada oyun oynama şansı hiç yoksa dahi çocuğunuz için dışarıya benzer bir ortam oluşturabilirsiniz.