Hepimizin geçmiş deneyimlerinden ötürü geliştirdiği ve bazen başkalarına tuhaf gelen davranışları olabiliyor. Kaygılarımızdan dolayı ortaya çıkan bu davranışlar, bazen de çocukluk travmalarımız sonucu gelişebiliyor. Çocukluktaki deneyimlerimiz, olumsuz bir benlik algısı ve yargılanma korkusu geliştirmemize neden olabileceği için yetişkinlikteki kaygı kaynaklı bazı davranışlarımız da kaçınma ve görmezden gelme gibi motivasyonlar içerebiliyor. İşte kaygı kaynaklı olabilecek 10 davranış:
- Telefona cevap vermemek veya arama yapmaktan kaçınmak.
Bazı insanlar bu durumu tembellik olarak görse de aslında telefon konuşmaları bazılarımız için ciddi bir stres kaynağı olabilir. Hiç beklemediğimiz bir anda yapmak zorunda kaldığımız bir telefon konuşması, çocuklukta hiç beklemediğimiz bir anda ebeveynlerimiz tarafından bize yöneltilen soruları, sınırlarımızın ihlal edildiği anları ya da kendimizi zor durumda hissettiğimiz durumları hatırlatabilir.
- Grup etkinliklerinde veya sosyal ortamlarda kendini kapatma veya sessiz kalmak.
Çoğunlukla sosyal kaygı belirtisi olarak da görülebilen bu durum, çocuklukta kalabalık ve kaotik bir ortamda büyümenin veya devamlı olarak tartışmaların yaşandığı bir aileye maruz kalmanın sonucu olabilir. Çocukluğunda sosyal ortamlarda aşırı uyarılma deneyimi yaşayan bu bireyler, kalabalık ortamlarda sakin alanlar yaratmanın ve kendi başlarına kalmanın yollarını bu şekilde arayabilirler.
- Kimsenin hatası olmayan şeyler için bile sürekli özür dilemek.
Sürekli olarak eleştirildiğimiz ve her şey için suçlu bulunduğumuz bir evde büyüdüysek güçlü bir utanç duygusu geliştiririz. Bu durum, yanlış bir şey yapmamış olduğumuz zamanlarda bile sürekli özür dileme ihtiyacıyla kendini gösterebilir.
- Sosyal etkinlikler sırasında belirli yerlerde oturma ihtiyacı duymak.
Çocukluğunda travmaya maruz kalmış bireylerin yetişkinliklerinde daha fazla tetikle olmaya ihtiyacı olabilir. Herhangi bir tehdide karşı kendimizi her an hazır tutma isteği, bize dışarıdaki sosyal etkinlikler esnasında alanı ve alanın içindekileri gözlemleyebilecek bir yere oturmak zorunda hissettirebilir.
- Aşırı yemek veya aşırı içmek.
Çocukluğumuzdaki olumsuz deneyimlerin sonucunda geliştirdiğimiz bir sağlıksız başa çıkma yöntemi de aşırı tüketme ihtiyacı olabilir. Çocukluğumuzdaki karşılanmamış ihtiyaçlarımız ve kendimizi yatıştırma arzumuz, sağlıksız yeme veya madde kullanma şeklinde kendisini gösterebilir.
- Birisi çok yakın oturduğunda gergin veya rahatsız olmak.
Çocukluğunda alan ihlalini sık yaşamış bireyler, kendilerini korumak adına daha geniş bir kişisel alan ihtiyacı geliştirebilirler. Bu sebeple biraz daha mesafeli oturmak ya da konuşurken karşısındakiyle biraz daha fazla bir alan bırakmak onlara kendilerini daha iyi ve güvende hissettirebilir.
- Kolay irkilmek.
Sürekli tetikte bulunmak zorunda kaldığımız bir evde büyümek, uyaranlara karşı bizi daha hassas hale getirebilir. Bu sebeple de diğerlerinin fark etmediği veya fark etseler de rahatsız olmadıkları uyaranlara yüksek tepki verebiliriz.
- Misafir konusunda hassas olmak.
Bazılarımız aniden gelen bir misafire ya da planlı bir şekilde gelse de ne zaman gideceğini bilemediğimiz bir arkadaşımıza karşı biraz daha gergin hissedebiliyoruz. Bu durum, çocukluğumuzda sınırlarımıza çok da saygı duyulmadığında ve misafir geldiğinde bizim alanımıza pek de özen gösterilmediğinde geliştirdiğimiz bir adaptasyon olabilir.