Farkında olmadan pençesine düştüğümüz bu baskı, genelde baş edilmesi zor olan hislerin göz ardı edilmesine sebep olabiliyor. Bu tip anlarda ya kendimizi yargılıyor, ya duygularımızı görmezden geliyor ya da hissettiklerimizi inkar ediyoruz. Olumsuz duygular hayat tecrübesinin dışında bırakıldığında ister istemez marjinalleşiyor. Bu durumda da mutluluk, tecrübe edilmesi gereken yegane duygu haline geliyor.
Peki mutlu olmayı bir baskı haline getiren toksik pozitiflik pratiklerini nasıl bir kenara koyabiliriz? Duygulara karşı geliştirdiğimiz sağlıklı ve kapsayıcı yaklaşım, her duygunun geçerli olduğunu ve şefkatle karşılanması gerektiğini vurguluyor. Kendimize karşı gelişen bu şefkat, başkalarına karşı da iyi ve destekleyici bir dinleyici olmamızla kendisini gösteriyor. Olumlu ve olumsuz her duygunun insanın bir parçası olduğunu hatırlamak, başımıza ne gelirse gelsin kendimizi yalnız hissetmememiz için önem taşıyor.
Eğer toksik pozitiflik içeren cümleleri hayatınızda yakalıyorsanız, bunlardan sıyrılıp duygularınıza daha sağlıklı yaklaşmanız da mümkün.
Örneğin:
- “Mutluluk bir seçimdir.” yerine “Böyle hissetmen normal.”,
- “Kafaya takma, mutlu ol.” yerine “Seni anlıyorum ve yanındayım”
- “Daha kötü olabilirdi.” yerine “Bu durum gerçekten zor olmalı.”
- “Sadece pozitif ol” yerine “Yalnız değilsin.”
- “Her şey yoluna girer.” yerine “Durumunu anlıyorum, üzgünüm.”
- “Her şeyin bir sebebi vardır” yerine “Ne olursa olsun yanındayım.”