1. Gelecek
Geleceğin belirsizliği çoğumuzu endişelendiriyor. İstiyoruz ki her an oluşabilecek durumların nerede, ne zaman ve nasıl seyredeceğini bilelim. Hatta bilmek de yetmiyor, üzerinde planlar yapmak ve planlarımızın bir bir gerçekleştiğini görmek istiyoruz. Ancak biz ne kadar plan yaparsak yapalım işler istediğimiz gibi gitmeyebiliyor ve belirsizlikler istediğimiz netliğe kavuşamıyor. Geleceğin bir kesinliğe sahip olmamasına sebep olan dış etkenler hayatın akışında her zaman karşımıza çıkabiliyor. Düşünsenize geriye dönüp baktığınızda 2020 yılı için planladığınız her şeyi gerçekleştirebildiniz mi? Bu çok da mümkün olmasa gerek!
2. Geçmiş
Geçmişin geçmişte kaldığını bilsek de oraya takılıp kalabiliyoruz. Geçmişte kalan bazı şeylerin nedenini anlayamamamız çok doğal. Ancak bu anlayamama halinin sonucunda hayatın eskiden nasıl olduğunu tekrar tekrar düşünmek ve bu düşüncelerin bizi tüketmesine izin vermek ile davranışlarımız üzerine düşünerek geçmiş deneyimlerimizden ders çıkarmak arasında büyük bir fark var. İlkini tercih ettiğimizde enerjimizi boşu boşuna geçmişi kontrol etmeye çalışarak harcarken ikincisini tercih ettiğimizde şimdiki zamanımızı daha iyi değerlendirip geleceğe daha emin adımlarla yürüyebiliyoruz.
3. Diğer İnsanların Düşünceleri ve Hisleri
Zaman zaman kendi güvensizlik hissimizi gidermek ve dışarıdan onay alma ihtiyacımızı karşılayabilmek için başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüklerine ve hissettiklerine çok fazla odaklanabiliyoruz. Başkalarının bizi nasıl algıladıkları üzerine çok fazla düşündüğümüzde sözleri ve davranışlarındaki olumlu ipuçlarını göz ardı edip olumsuz olanları daha fazla görmeye meyilli oluyoruz. Bu da zihin okuma davranışında bulunarak varsayımlarda bulunmamıza sebep oluyor. Ancak unutmamalıyız ki biz başkalarının zihinlerini okuyabilen büyücüler değiliz ve bir yandan da başkalarının algılarını kontrol edemeyiz. Sadece ve sadece kendi iç süreçlerimizi; yani kendi düşünce, duygu ve davranışlarımızı kontrol edebiliriz.
4. Diğer İnsanların Eylemleri ve Kararları
Çoğumuz çevremizdeki insanların bizi etkileme ihtimali olan kararlarına müdahale etme ya da edemiyorsak da takılı kalma eğilimi gösterebiliyoruz. Bu özellikle bizimki gibi kollektivistik kültürlerde bazı ilişkilerin fazla iç içe geçmiş olması sonucu görülebilen bir durum. Bir başkasının kararlarına nasıl takılı kalıyoruz? Mesela sevdiğimiz insanların hayat tarzları, ilişkileri, inanç sistemleri ya da tercih ettikleri bazı alışkanlıklar hakkında endişe edebiliyoruz. Ama ne olursa olsun başkalarının kararlarını ve tercihlerini kontrol edemeyiz, tıpkı onların bizimkileri kontrol edemeyeceği gibi. Bu konularda sahip olduğumuz endişeleri yakın olduğumuz kişilere söylesek de bunun iletişimini kendi inançlarımızı ve beklentilerimizi onlara dayatmayan bir yerden yapmamız önemli.
Bazen içinde bulunduğumuz durum sonucunda kendimizi sıkışıp kalmış gibi hissetmemiz çok anlaşılır. Ama eğer böyle durumlarla sağlıklı bir şekilde baş edebilmek istiyorsak şimdiye odaklanmayı denemek, içinde bulunduğumuz ortamın ve çevremizin farkına varmak ve kendimize sahip olduğumuz için minnettar olduğumuz insanları hatırlatmak bizi bu sıkışmışlık hissinden biraz olsun kurtarabilir.
