"Travma" denilen yaşantı, sanılanın aksine her daim hayatımızı yerle bir eden büyük bir facia olmak zorunda değil. Kimi zaman bizi korkutan ancak üstesinden gelemediğimiz küçük bir olay bile bir travma yaratabiliyor. Biz de bu olayla başa çıkacak kaynak veya becerimizin olmadığına inandığımızda onu inkar edecek veya ondan kaçacak davranışlar sergilemeye başlıyoruz. Bu da mental sağlığımıza zarar vererek insanlarla bağ kurma becerimizi olumsuz etkileyebiliyor.
Hayatımızda sağlıklı ilişkilerimizin veya sığınabileceğimiz birinin eksikliği de fiziksel ve ruhsal sağlığımıza zarar veriyor. Bu yüzden aslında sağlıklı ilişkileri tercih etmiyoruz, onlara ihtiyacımız var. İnsanlarla bağ kurmak, yani duygularımızı ve deneyimlerimizi paylaşmak, benzer düşüncelere sahip olmak büyük önem taşıyor. Bir arkadaşımızla birlikte maç izlerken veya yeni tanıştığımız birisiyle ortak bir özelliğimizi keşfettiğimizde dahi aslında bağ kurmuş oluyoruz.
Bir travmanın ardından iyileşirken ve insanlarla bağ kurarken dikkat etmemiz gereken en önemli şeylerden birisi ise övgü veya onaylama beklemeden dürüst bir şekilde kendimizi açabilmek. Çünkü bağ kurmanın en iyi yolu "yeterince iyi" olmaktan değil, "yeterince istekli" olmaktan geçiyor. Zarar görmüş bir bağı onarmaya çalışırken ise aklımızda bulundurmamız gereken en önemli şey kendimizle olan bağımızı güçlü tutmak ve olduğumuz halimizle barışık olabilmeyi öğrenmek.