Akademik başarı denilince akla ilk gelen konu sınav kaygısı oluyor. Fakat öğrenciler akademik hayatlarında farklı konularda da olumsuz duygular deneyimleyebiliyor. Örneğin, beklenen nottan daha düşük bir not almak, olumsuz geri bildirimler almak, ilgilerini çekmeyen konularda bir şeyler öğrenmek zorunda olmak bu durumlardan birkaçı. Bu durumlarda kaygı, hayal kırıklığı gibi duygularını düzenlemeyi başarabilen öğrencilerin akademik performansları da daha iyi oluyor. Başka bir deyişle, duygusal zekası yüksek öğrenciler akademik hayatlarında ortaya çıkan olumsuz duygularla da daha kolay baş edebiliyorlar.
Duygusal zekası yüksek olan öğrenciler akranlarıyla, öğretmenleriyle ve aileleriyle olan ilişkilerini de daha olumlu yönde düzenleyebiliyor. Böylece bu kişiler, arkadaşlarıyla geliştirdikleri olumlu ilişkileri sayesinde grup ödevi yaparak veya akademik kaygılarını akranlarıyla paylaşarak akademik başarılarına katkıda da bulunuyorlar. Aynı şekilde, öğretmenleriyle gelişen olumlu ilişkileri sayesinde derse katılımları da artabiliyor. Bu sonuçlar bize akademik yeterliliğin duygusal yeterlilik ile ilişkili olduğunu gösteriyor.
Duyguları ifade eden kelimelere fazlasıyla hakim olmak, hem duyguları ifade etmek hem de karşıdaki kişinin duygularını anlamak özelinde olumlu bir etkiye sahip oluyor. Kişi, duygulara ait kelimeler öğrendikçe, kelime dağarcığına, okuma ve yazma becerilerine de katkıda bulunuyor. Bunun yanında duygusal zekası yüksek kişiler, sosyal bilimlere ait derslerde okudukları metinlerdeki duyguları ve motivasyonları da daha iyi değerlendirebiliyorlar. Gelişen kelime bilgisinin de etkisiyle metinlerin duygusal içeriğini anlamak, dil dersleri ve sanat derslerini de olumlu yönde etkiliyor.