Bu yazımızda literatürde "first date" olarak geçen ve Türkçeye ilk buluşma şeklinde çevrilen bu durumun detaylarına değineceğiz. Aslına bakılacak olursa çoğu kişinin ilk buluşmaya giderken kendisine fazlasıyla özen göstermesine sebep olan çekicilik faktörü, yani ilk izlenim, özellikle de ilk buluşmada oldukça büyük bir rol oynuyor. Fakat, ilk buluşmadan hemen sonra söylenen "Kimyamız uyuşmadı!" cümlesi aslında bilimsel açıdan gerçeği yansıtmıyor çünkü yapılan araştırmalara göre, aradaki kimyanın varlığı ancak ikinci buluşmada ortaya çıkıyor!
İlk buluşma üzerine yapılan ve heteroseksüel bireyler üzerine odaklanan geçmişteki araştırmalar, ilk buluşmada kırmızı giyinen kadınların, erkeklere çok daha çekici gözüktüğünü ortaya koyuyor. Bunun sebebi ise kırmızı renginin cinselliği daha çok çağrıştırıyor olması. Kırmızı giyen erkeklerin, kadınlar tarafından o kadar çekici bulunmamasının sebebi ise yine biyolojik cinsiyet farkına dayandırılmış olan bir farktan geliyor; bu da kadınların, erkeklere oranla partner seçiminde dış görünüşü çok fazla değerlendirmeye almamaları. Fakat sonrasında oldukça kapsamlı bir katılımcı kitlesiyle yapılmış olan bir başka araştırmada, kişilerin romantik bir buluşmaya giderken ve bir iş mülakatına giderken giydikleri kıyafetlerin renklerine bakılıyor ve kişilerin romantik bir buluşmaya giderken daha çok siyah rengini tercih ettikleri bulunuyor. Aynı çalışma, kırmızı renkli kıyafetlerin bir iş görüşmesinden ziyade romantik bir buluşmada daha çok giyildiğini de ortaya koyuyor fakat mavi rengine bakıldığında bu rengin giyilme oranı her iki durumda da (romantik buluşma ve mülakat) eşit bulunuyor.
İlk buluşmada dikkat edilmesi gereken bir başka durumun ise geçmişteki ilişkilerden konu açmamak olduğu görülüyor. Kişiler kimi zaman yeni bir ilişkiyi bir bakıma yara bandı olarak görüyorlar ve karşılarındaki kişiyi eski ilişkilerini unutabilmek adına hayatlarına alıyorlar ya da karşılarındaki kişiyi bir nevi kurtarıcı pozisyonuna sokuyorlar, bu da potansiyel partnerleriyle olan iletişimlerine olumsuz bir şekilde yansıyor. Araştırmalar gösteriyor ki özellikle ilk buluşmada karşıdaki kişiye eski ilişkilerden bahsetmek hiçbir şekilde olumlu bir etki göstermiyor ve bu durum "Seninle aslında ilgilenmiyorum." demenin bir başka yolu olarak algılanıyor.
Öte yandan, ilk buluşmalar için arkadaşlar arasında sıklıkla tavsiye edilen sessizlikleri bozmak adına çok soru sorma metodu da aslında pek bir işe yaramıyor. Yakınlarda yapılan bir araştırma, ilk buluşmada ne kadar çok soru sorulursa o kadar az bağ kurulabildiğini gösteriyor. Buna karşılık, ilk buluşmanın başarılı geçmesini sağlayan faktör, soruların çok daha az olup her iki tarafın da enerjiyle dolu bir şekilde kendilerinden bir şeyler paylaşıyor olmaları. Böylece, her iki tarafın da aktif bir şekilde rol oynadığı bir diyalog gelişmiş ve her iki taraf da birbirlerine dikkatini vermiş oluyor. Dış görünüş her ne kadar ilk izlenim için önemli olsa da aslında ilk buluşmanın devamını getiren şey kişilerin birbirlerini karşılıklı dinleme hali oluyor. Kişiler birbirlerini dinledikçe ve tanıdıkça konuşma üzerinden kurulan bağ, dış görünüşün etkisini bastırmaya başlıyor ve duygusal bir bağ kurulmaya başlanıyor.
Eğer siz de yakın zamanda biriyle ilk kez buluşmayı planlıyorsanız ya da daha çok yeni böyle bir deneyim yaşadıysanız ve ikinci buluşma için gün sayıyorsanız bu duruma bir de bilimsel bir gözle bakabilirsiniz!
