
Nöroçeşitliliğe karşı duyarlı olunması ve iş yerinde daha çok fırsat tanınması son yıllarda daha çok konuşulmaya başlanmış olsa da uygulamada iş yerlerinin aynı özeni göstermesi her zaman bu kadar yaygın olmayabiliyor. Firmaların insan kaynaklarının günümüz eşitlik ilkelerine uygun bir şekilde tüm detayları göz önünde bulundurmaya başlaması gerekiyor. Birkaç örnek verecek olursak en baştaki işe alım aşamalarında eğer adayların mezun oldukları not ortalamaları baz alınan bir ön eleme gerçekleşiyorsa öğrenme bozukluğu olan kişiler bu elemeye bir adım geride başlayabiliyor. Kişilik özellikleri için yapılan okuma ve yazma odaklı bir işe alım testinde, okuma güçlüğü olan bir aday testin yapısı dolayısıyla kendini iyi ifade edemeyebiliyor. Bu sebeple aslında iş yerinde verimli ve düzenli çalışan bir kişi, insan kaynakları tarafından haksız bir şekilde değerlendirilmiş oluyor. Bunları geliştirebilmek için firmalara büyük bir sorumluluk düşüyor. Çünkü aslında insan kaynaklarında çalışan kişileri bilinçlendirmek ve farklı çeşitliliklere sahip kişilere alternatif eleme yöntemleri sunabilmek şirketlerin sorumluluğunda oluyor. Firmalar, eleme politikalarını yeniden gözden geçirerek eksikliklere göre elemek yerine becerilere göre işe almayı hedefleri olarak belirlemeli.
Önemli olan noktalardan bir diğeri, nöroçeşitliliğe sahip gruplarla çalışmanın faydalarını insanlara gösterebilmek. Farklı kabiliyetlere, güçlü ve zayıf yönlere sahip bir ekiple çalışmak nasıl bir avantajsa aslında bu farklılıklara nöroçeşitliliği sağlayan çalışanları da eklemek grup için bir o kadar faydalı. Araştırmalar gösteriyor ki yaratıcı fikirler ve yenilikçi yaklaşımlar "alışılmışın dışında" düşünme tarzları gerektiriyor ve nöroçeşitliliğe sahip kişiler bunları daha çok ve daha kolay sağlayabiliyor. Teknoloji şirketlerinin çoğu, inovasyona açık, hızlı ve farklı düşünebilen kişileri aradıklarını söylüyor ve aslında nöroçeşitliliği olan kişiler tam olarak bu gruba dahil oluyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan biri, dikkat yönetiminde sorun yaşarken daha yaratıcı fikirleri kolayca ortaya atabiliyor ya da daha tutkulu bir şekilde işine asılabiliyor. Yine benzer şekilde otizmli bir birey, zaman yönetimi gibi bir konuda sorun yaşayabiliyorken okuma, resim, müzik gibi birçok konudaki hafıza becerisi daha kuvvetli olabiliyor ve detaylara daha çok odaklanarak inovatif düşünebiliyor. Önemli olan bardağın dolu tarafından bakarak kişilerin güçlü yönlerine odaklanmak.Ön yargıların yıkılması ve başta insan kaynakları olmakla birlikte şirketlerin çalışma kollarının bu çeşitliliğe alışması, günümüz iş dünyasında zorunlu bir durum. Son yıllarda artan farkındalığın ilerleyen yıllarda medyanın da yardımıyla daha da göz önünde olacağı düşünülüyor.